"Nasıl yani? O çocuk olmasa ablan şimdi çok mu kötüydü?"
"Evet anne. Ölüyordu resmen."
"Tövbe tövbe. Lalin manyak manyak konuşma kızım."
Annem,Lalin ve ben mutfak masasının etrafında oturmuş kahvaltımızı yapıyoruz. Lalin ise anneme,Barış'ı övüp duruyordu. Dün gece annem eve geldikten sonra biraz daha beraber oturmuş,sohbet etmiştik ve daha sonra annem yol yorgunu olduğunu söyleyerek odasına gidince Lalin ile bende odamıza uyumaya gitmiştik. Sabah annemin yaptığı sucuk ve yumurtalı ekmek kokusuyla gözlerimi açmıştım. Size yemin ederim ki annemin demlediği çayın tadı bile farklıydı.
"Larin,bak kızım. Şu ilacı şu an iç,akşam da bu saatte içeceksin." Çayımı yudumlarken annemin bahsettiği ilacı önüme alarak kalkıp bir bardağa su doldurdum.
"Evet,söylemişti Barış. Doğru ya."
"Hı,bakıyorum da ben yokken kimse yerimi aratmamış." Annem lafını söyledikten sonra çayını sesli bir şekilde içince göz devirdim.
"Ay,anne hastayım ve seni bu şekilde öpmemi istemezsin. Lalin hem kendin için hem benim için öper misin?" Lalin oturduğu yerden kalkıp sulu bir şekilde annemin iki yanağını da öpünce annem yüzünü buruşturdu.
"Iy,Lalin. Sulu sulu öpüyorsun bir de." Annem yanaklarını silerken bende Lalin'e göz kırptım,gülmeye başladık.
"Gülüyorsunuz bir de. Anneyle dalga geçilmez."
"Anne dalga geçmiyoruz ki." Diye hemen cevap verdi Lalin.
"Sus bakayım. Anneye laf da yetiştirilmez."
Lalin tam ağzını açacakken annem izin vermeyerek Lalin'den önce konuşmaya başladı. "Bak hala bir şeyler söyleyecek." Dedi ve eli ayağındaki terliğe gitti. Lalin bunu farkedince teslim oluyormuş gibi iki elini de havaya kaldırdı. Onların bu komik hallerini izlerken gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Eğer gülersem o terliği benim yiyeceğime adım kadar emindim.
"Larin,sen içmen gereken ilaçları içtin mi?"
"Evet anne. İç-" derken cümlem yarıda kesildi ve ard arda üç kere hapşırdım.
"Sağlıklı yaşa."
"Sağlıklı yaşa."Onlara cevap veremedim,akan burnum ve yaşaran gözlerimi silmekle meşguldüm. Annem o sırada kalkmış ateş ölçeri getirmişti. Alet ile ateşimi ölçtü.
"36.5. Güzel,ateşin yok. Kahvaltıdan sonra sana bir de ıhlamur yaparım. Onu da içersin."
"Aa,evet dün Barış abimde yapmıştı. İyi gelmişti ablama ıhlamur." Lalin gerçekten şu an bunu bana yapmış olamazsın.
"Şu Barış ile tanışmak istiyorum." Dedi annem sakin bir şekilde yerine otururken.
Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. "Anneciğim..." annem sözümü yarıda keserek "Mazeret kabul etmiyorum. En kısa sürede müsait olunca." Dedi.
"Bugün falan gelsin diyeceksin sandım bir an."
"Ay yok. Evi falan temizlemem lazım. Evi iki kocaman kıza teslim edip gittik ama işte..."
"Ya anne. Lalin okuldayken ben elimden geleni yaptım ama biz ikimizde ev işlerini sevmiyoruz. Biliyorsun."
"Yarın bir gün kendi evin olunca "Ay yok ben sevmiyorum. Ben yapamam." Dersiniz zaten. O zamanlar bir gelsin de göreceğim ben sizi."
Lalin oflayarak oturduğu sandalyeden kalkıp "Anne bak dün gelmişsin. Sen bizi özlemişsin,biz seni özlemişiz. Ya bir gün şu "kalıplaşmış anne sözleri"nden vazgeçsen. Bir gün ya. Bir sabah şu muhabbeti yapma." Diye söylenerek odasına doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BEKLENMEDİK ANDA"
Teen FictionAilesin dağılmasıyla zamanında yanlış kararlar alan Larin bunun üzerine arkadaşlarından duyduğu haber ile yıkılır. Hiç beklemediği anda karşısına çıkan Barış'ın,hayalinin peşinden koşarken başka bir yerde görüp onu hayatına dahil edeceğini nerden...