32. Bölüm

130 3 0
                                    

Okulda kalan derslerimi de girdiğim zaman nihayet üç saatin sonunda okuldan ayrılabilmiştim. Arabayı bıraktığım yere doğru yürürken Barış'a okuldan çıktığımı ve yaklaşık yarım saat sonra Pelin'in kafesinde olacağıma dair mesaj yazmıştım. Onların da ofiste işleri olduğunu biliyordum.

Arabaya doğru ilerlerken gözüme alt sınıflardan Bensu'nun telaşlı bir şekilde etrafına bakıldığını farkettim. Kaşlarımı çatarak olduğu yere doğru ilerlemeye başladım. Gözleri bir süre elindeki telefonda oyalanıyor ardından tekrardan telaşla çevresine bakınıyordu. Yanına varıp kısık ama tok bir sesle "Bensu?" Diye seslendim.

Yüzünü bana doğru çevirdiğinden gözlerinden firar eden yaşlar canımı acıtmıştı. Kaşlarımı daha çok çatıp ona büyük bir endişeyle bakmaya başladım. "Bensu,noldu iyi misin?" Diye sordum daha büyük bir merak ve endişeyle.

Burnunu çekerken ağlamaklı bir ses tonuyla "Larin,babam..." yutkunamadı,derin bir nefes aldı ve devam etti. "Babam hastaneye kaldırılmış. Ablam önemli bir şey olmadığını söyledi ama... var kesin kötü bir şey var." Derin bir nefes alıp devam etti. "Taksi yok,otobüste gelmiyor. Kafayı yiyeceğim. Kimse de doğru bir bilgi vermiyor bana." Cümlesini bitirir bitirmez bir hıçkırık döküldü dudaklarından.

Onu hızla kendimi çekip sarılırken "Ben arabayla geldim. Nereye istersen seni oraya bırakırım." Dedim. Hızla kafasını göğsümden kaldırırken minnet dolu gözlerle bana bakmaya başladı. "Gerçekten mi?" Diye sordu küçük biz çocuk gibi. Hızla başımı sallarken "Hadi vakit kaybetmeyelim." Dedim ve ona yön verirken koşmadan ama büyük ve hızlı adımlarla araban doğru yürümeye başladık.

Biraz sonra arabaya bindiğimizde öncelikle onu kemerini takması için uyardım. Biraz hızlı ama oldukça temkinli bir şekilde söylediği hastaneye doğru arabayı sürmeye başladım. Sessiz ağlamalarının ardından geriye kalan ufak iç çekişleri ve hıçkırıklar olmuştu.

Babanın canı acıyınca,bir evlat nasıl acı çeker,acının büyüklüğü ne kadar olur bilmiyordum. Benim bir babam yoktu. Benim bir babam vardı. Benim bir babam vardı ama yoktu. Olmasa daha iyi olurdu. Bensu için üzülmüştüm. Babası için döktüğü gözyaşları,telaşa kapılması,iç çekişleri onun acısını görmüştüm ama hissedememiştim. Hissetmek,görmekten çok daha farklıydı ve ben hissetmek kadar ileri gidememiştim.

Hastaneye vardığımızda onu acilin kapısının önüne bıraktım. Kemerini oldukça hızlı bir şekilde vücudundan ayırırken bana yine minnet dolu gözlerle bakmaya başlamıştı. "Larin,gerçekten çok teşekkür ederim. Çok sağol." Diye konuştu. Sesinde de gözlerinde ki gibi minnet duygusu mevcuttu. Ben bir şey yapmamıştım ki.

"Ne demek Bensu. Bir şeye ihtiyacın olursa ara mutlaka." Dedim ve elini tutarak "Baban iyi olacak merak etme. Beni de bilgilendirmeyi unutma." Diye konuştum büyük bir güvenle. Gözlerini kapatıp açarak bana gülümsedi ve arabadan hızla inerek koşmaya başladı. Bende arkasından o girene kadar baktım.

Arda'dan telefonuma düşen arama dikkatimi dağıtmıştı. Arabayı tekrar hareket ettirmeden aramayı yanıtlayarak hoparlöre aldım. "Efendim Arda?"

"Larin nasılsın canım?" Diye sordu. Gülümsedim.

"İyiyim Arda. Kafeye geçeceğim birazdan. Bir sıkıntı mı var?"

"Yok. Benden önce gelirsin diye tahmin etmiştim. Burada seni göremeyince arayayım dedim. Merak ettik Pelin'le. Nerelerdesin?"

"Anladım. Aslında geliyordum ama ufak bir işim çıktı. Gelince anlatırım olur mu?" Diye kısadan keserek sorusuna cevap vermeye çalıştım.

"Bir sıkıntı yok değil mi?" Arda'nın bu soruyu sorarken ki çatık kaşlarını zihnimde canlandırabiliyordum.

"Yok yok. Gelince anlatacağım. Öptüm çok,görüşürüz." Diyerek telefonu kapatıp arabayı hareket ettirdim. Hastane kafeye giden yolumu uzatmıştı ama bu hiç sıkıntı değildi. Varacağım yere on dakika geç varmak beni sıkıntıya sokmazdı. Ayrıca Bensu'nun gözlerinde ki o ifadeyi gördükten sonra bunun tersini düşünemezdim ki.

"BEKLENMEDİK ANDA"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin