[20] Yağmur ve yokluk.

3.5K 232 25
                                    

"Eline bakıp ne durursun kızım?"

Avucumu kapayıp başımı kaldırdım. Sersemce anama baktım. Dudaklarımdan yalnız küçük bir mırıltı çıktı: "Hı?"

"Biraz canlan derim kızım, biraz gül."

Yaklaşık bir aydır küçücük bir kelamda dolan ve beni deli eden gözlerim gene aynı huyunu sürdürünce kanatana kadar ısırdım dudaklarımı.

Sonra hızlıca kalkıp çadırdan dışarı attım kendimi. Sıkmaktan moraran avuçlarımı açıp baktığımda sapsarı olduğunu gördüm. Gözlerimi göğe çevirdim.

Ay'a dokundu bakışlarım, ardından çoban yıldızına. 29 gündür ona bakarak konuştuğum o yıldıza. Ses vermedi yine. Ben yine de konuştum.

"Ne kadar varmış gelmesine?"

Ufak bir sessizlikten sonra parmaklarımın ucunda yükselip kafamı arza eğdim bu kez. "Hmm," dedim: "Demek atlılar henüz yola çıkmamış. Anlıyorum sana iyi geceler."

Çadıra geri girdim. Anamın sorduğu birkaç suali isteksiz, güçsüz cümlelerle yanıtlayıp biraz Kur'an okudum ve yattım. Anam erken dedi, neden uyuyorsun diye fısıldadı ama omuz silkip uyumaya devam ettim. Ah! Kocaman bir yalan. Sadece uyumuş numarası yapıyorum ve hayal ediyorum. Onu...

Onu.

Onu.

Çayırları, koyunları, ağaçları, çiçekleri.

Onu.

Yıldızları, ayı.

Onu.

Onu.

Birazda zihnimdeki ihtimali. Bir umudu, bir yaşamı, bir küçüğü, bir fidanı. Saygı dolu bir sevginin meyvesini.

Sonra,
yine onu.

*

Hâlâ büyüyememiş küçücük bir kız çocuğu yatıyor içimde. Her fırsatta ortaya çıkıyor, yıllardır kurduğum duvarlarımı yıkıyor. Ağlıyor, sızlanıyor, üzülüyor. Kafasına takıyor, düşünüyor, düşünüyor, istiyor, özlüyor. Oyuncağı elinden alınıp en gıcık olduğu bir kıza hediye verilmiş gibi bir his bu.

Sanki Alatunç'u benden alıp cihada, savaşa tehlikeye vermişlerdi.

Atına da kızgındım. O iyi bir çoban yıldızı olsaydı şayet, yürümezdi. Uzaklaştırmazdı iki taze sevdalıları, iki sevgili gönlü birbirinden. Etmezdi bunu. Etmişti tabii.

Günler gidiyor. Gidenler gelmiyor. Yollar boş, kimseler yok.

Ben hâlâ bir çocuğum, ben hâlâ teslimiyeti becerememiş elinden en sevdiği şeyi alınan küçücük bir kızım. Belki de bu hallerime çok yazık.

*

Yağmur damladı kirpiğime. Sonra yanaklarımdan süzülerek toprağa düştü.

Birinci damla düştü, ikinci damla düştü ve üçüncü damla... Git gide hızlandı yağmur.

Beyimin olmadığı topraklara her düştüğünde buram buram kokan toprak,  hasret kokusunu da getirdi burnuma.

Ellerimdeki ok, ıslandıkça avuçlarımdan kayıyor ama ben sanki onunla savaş eder gibi hafif ıslanmış pelerinime silip yeniden sağlam bir şekilde tutmaya çalışıyordum. Fayda etmiyordu.

Ok ellerimden kaydıkça inadım artıyordu.

Yağmur şiddetlendi ve benim oku iyi tutma çabam da fayda vermemeye başladı.

Sonunda hedefi doğrudan gözetmeden art arda okları ağacın sert gövdesine göndermeye başladım.

Anamın "ağaçlara ok atma kızım, onların da canı var" demesini umursamadan.

Yağmurun altında "Benim de bir canım var ana. Alatunç niçin mesafelerin oklarıyla vuruyor kalbimden. Ben ne edeyim?" Diye yağmur sesleriyle yarış edercesine bağırırken, şiddetle ötelere düşen yıldırım sesiyle okumu hızlıca indirdim.

Bir süre hiç kıpırdayamadan öylece durdum. Sonra hızla obaya doğru koşmaya başladım. Şimşekler çarpıyor, karanlık semâda gündüz gibi aydınlanıyor ve yıldırım sesleri ürkek bir ceylan gibi ayaklarımın gücünü benden alıyordu.

Fakat bu derin korku kalbimi mahvetmişti. Durmaktan da, koşmaktan da korkuyor idim gayri. Yine de yarı bilinçli yarı bilinçsiz obaya doğru gidiyordum.

Ben evlense de hâlâ çocukluk yapan Zühre.
Yine obadan ovalara kaçan, patika yolun kıyısındaki düz arazide beyinin yolunu gözleyen,l ve oradaki zavallı tek ağacın gövdesini oklarıyla perişan eden Zühre...

Gecesiyle gündüzüyla 30 gün oldu gideli. Dönmedi. Ne vakit dönecek bilmiyorum. Bilmemek deli ediyor beni. Çıldırtıyor sanki. Sinirlerim yıpranmış, asabileşmiş bir hale geldim.

İçimde canımızdan bir can taşıyorum ve babası gazada şehit mi düştü gazi mi oldu bilmeden yaşıyorum. Aklımı yitirmek üzereyim.

Bebemiz için korkuyorum.

Babası için korkuyorum.

Kendim için korkuyorum; hava çok karanlık, Alatunç, gel yanıma..

----

Aşırı derecede kısa olduğunun farkındayım ama bu noktadan sonra nasıl yazmam gerektiğini bilemedim. Bölümü de daha fazla bekletmek istemedim. Kısada olsa okumanızı istedim. İnşallah yeni bölümü çok ara koymadan atacağım. Biraz hikayeyle aramdaki mesafeyi kapatırsam eminim cok daha hızlı yazarım.

Dualarınıza talibim🌼

ZühreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin