Ruhûma merhem süren adam..
Senden bir parçayı kendimde hissetmek nasıl hoş bir his bilsen...Kalbime şifa gelen yâr...
Bizden bir varlık vâr olması nasıl bir coşku bir anlatabilsem..Senin bu heyecanlı bakışların, ilk kez böylesine yürekten, gözlerin yaşlı kocaman gülüşlerin..
Avuçlarını Yarâdân Rabbe açıp gözlerini yumarak dakikalarca sessizce mırıldanışların..
Ah seni böyle seyretmek nasıl mutluluk bir görsen..
Alatunç.. o, ilk kez bir alp değil babaydı. Omuzlarındaki yükleri yere bırakıp, aklını kenara koyup sadece kalbine kulak vermiş bir babaydı.
Cezbeye tutulmuşçasına bir heyecan içinde secdelere eğilip duruyordu.
"Zühre," dedi.
Bir adım ardındaydım, yanına vardım.
"Buyur beyim."
"Sen şükür namazı kıldın mı?"
"Kıldım elbet beyim."
"Gel hele tekrar kılalım."
"Kaç sefer oldu beyim, şükür namazı kılıyorsun deminden beridir?"
Dedi: "Ne kadar kılar isem kılayım, yetmezmiş gibi gelir. Bu şükür bu teşekkür azmış gibi gelir. Ne yapacağımı bilemez oldum gayrı. Elim ayağım tutulmuş, aklım çalışmaz olmuştur. Subhanallah, bu nasıl bir nimet ola ki beni böyle heyecanlandırır Zühre, de hele."
Dudaklarımı ısırdım, gözlerim yaşlandı. Gidip sarıldım ona.
"Teşekkür ederim." dedi, başımı öperken: "bunca vakit sabır eyledin, karnında beben ile. Kimselere değil ilk bana dedin. Beni bekledin. Bebeğimize eyi baktın."
"O şu an 3 aylığı geçti babası.."
"Allah-u Ekber! Koca bir yiğit olmuş yahu."
Onun ekseriyetle yaptığı gibi bir kaşımı kaldırarak bakmaya uğraştım. "Efendim? Yiğit mi dediniz beyim? Belki bir hatun olacak, nereden böyle emin konuşursunuz?"
"İçimize öyle doğmuştur."
Güldük.
Biraz sonra birlikte yeniden şükür namazına durmak için hazırlandık. Kozalak ağacının hemen yamacında çimlerin üzerinde namaza durduk..
Kuşların sesi, neşesi ve içimdeki kuş'un şükrü ile Rabbimizin huzurunda bir kez daha eğiliyor olmak,
ne büyük bir bâhtiyârlıktı..
*
Yine bereket dolu bir gün ile gözlerimi açtığımda, yağmur dün gecenin aksine daha şiddetliydi..
Yataktan 'bismillah' diyerek kalktım. Başımdan kaymış olan büyükçe örtümü saçlarıma örttüm. Üzerime kalın pamuklu örtüyü de attım. Havalar eyice soğumuştu.
Her zamanki adetim üzere su ile leğeni alıp Alatunç'a abdest alması için su dökecek sonrada ben abdestimi alacaktım.
Ancak büyük su kabzasını aldığımda, içi boştu.
Kendime orada eyice bir kızdım. Nasıl geceden doldurmayı unuturdum? Hava çok yağmurluydu. Gedip doldursam sırılsıklam olacaktım.
Ama başka ne edebilirdim ki. Mecbur gidecektim.
Üzerimdeki örtüyü çıkarıp su geçirmez keçeden yapılmış giyisiyi giydim. Bizim çadırdan orası tam 15 adım uzaktaydı. Oraya hızlıca koşarsam ve hemen doldurup geri gelirsem daha az ıslanacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zühre
SpiritualUzun uzun açıklamaları ilk etapta yapamayacağım sanırım, ama... okursan pişman olmaz mışsın; yani okuyanlar böyle söylüyorlar :))