{09} Çoban yıldızı.

4.7K 305 37
                                    

Amcam elbetteki inkar etti. "Yanlış görmüşsün Alatunç bey! Ben yeğenime el kaldırır mıyım?"

Kaşlarını mümkünmüş gibi biraz daha çattı. Hırlar gibi nefes alarak amcama biraz daha yaklaştı. Neredeyse burun burunaydılar. Ne tek kelam etti, ne de katı bir fiili karşılık verdi. Sabırlıydı bu adam. Hem de çok sabırlıydı.

Geri çekilip derin bir soluk daha aldı derinden. Amcamdan gözlerini ayırmadan bana seslendi. Adımla!

"Zühre!" Sert, kalın vurgulayıcı! Zühre. Adım bu kadar güzel miydi benim?

"Biraz dışarı gelesin!"

Sonra çekildi ve beklemeden çıkışa yöneldi. Sorgulamadan ardından gitmek için bir adım attığım anda amcam kolumdan yakalayarak beni durdurdu. Bir hareketlilik olduğunu anlayan Alatunç bey de durup omuzları üzerinden geri bakmıştı. Amcamın elini kolumda görünce yeniden geri döndü.

"Alatunç bey," dedi amcam çekingen bir tavırla. O yaştaki adam kendinden kaç yaş küçük adamdan nasıl da ürküyordu!

"Zühre'ye yengesi bir şey diyecek idi."

"Ne diyecekti? Acelesi mi vardır?"

"Acelesi vardır."

Garip geldi, çünkü üstelememişti. Başıyla onaylayıp bana konuşma bittiğinde dışarı çıkmamı, beni orada beklediğini söyleyerek otağdan çıktı.

Bu adam niçin böyle garip davranıyordu?

İnanmış mıydı yani şimdi amcama?

O çıkınca amcam: "Bana bak!" dedi! "Tek kelime edersen-"

"Döver misin! Korkuyor muyum sanıyorsun peki?"

Hayır tabiki bu değildi. Parmağını sürdü sürdü ve tam annemin üzerinde durdurdu! Başını salladı tehditkâr bir tavırla.

"Anladın sen!" diye hırladı.

Yutkunarak sustum.

Annemin yanına bıraktım kendimi. Ağlıyordu. Sarıldım ona sımsıkı. Dakikalar geçip gitti. biz hâlâ böyle oturuyorduk. Amcam çıkmama müsaade etmiyordu. Gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Emin bunu farkedince başıyla yengeme emir verdi.

"Hatun gidip ibrik getiresin. Yıkasın yüzünü."

Yengem gitti getirdi. Leğeni önüme atar gibi koydu. İbriği de tükürür gibi uzattı önüme. Onlara şöyle bir baktım. Yıkamadım! Ayaklandım. Amcam önüne geçip dişlerini sıkarak konuştu:

"Benim sabrımı taşırma!"

Öyle zor dayanıyordu ki..

Gözlerinde kin kaynadı. Yüz kasları hafifçe gevşedi: "Bak Zühre," dedi yumuşatmaya çalışarak: "Tüm bunların tek sorumlusu sensin. Sözümden çıkmasan sana el kaldırır mıyım ben hiç. Ha diyesin, kaldırır mıyım?"

"Kaldırırsın!"

"Kaldırmam kızım,"

"Doğru konuş amca ne olur." diye bir el işareti yaptım. Kendine hakim olamasa kalkan elimi tutacak ve geri burkacaktı belki de, yapmadı.

"Anneme dokunmayın. Hiçbir şey demeyeceğim. Şimdi çıkasın önümden adam dışarıda bekler."

Çıktı.

"Yüzünü yıka."

"Yıkamayacam!"

"Zühre!"

Hırsla gidip leğeni taşıra taşıra su döktüm ellerime. Üstün körü ıslattım işte yıkanmış olsun için. Halıları da ıslatmıştım. Yengemin sinirleri bozulmuştu. Apar topar topladı leğeni içeri götürdü.

ZühreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin