"seni nasıl özlediğimi bir bilsen.."
Duyduğum cümle, o ses tonu, fısıldarken kulağıma dolan sıcacık nefes..
Yavaşça geri çekildi. O an soğuğa gark oldu bedenim. Üşüdüm.
Fakat kalbim hâlâ sıcacıktı, çırpınıp duruyordu göğsümün içinde.
Yutkundum.
Az önceki sözüne karşılık bir şeyler söylemek istiyor ama iki kelimeyi bir araya getirmekte zorlanıyordum. Söylemek istediğim o kadar çok şey varken tek kelimeden öteye geçememek zoruma gitti..
"Ben de."
Biraz sonra ellerine sarılıp, öpüp başıma koydum. O da eğilip avucumun içinden öptü ve elleri arasında tuttu ellerimi.
Sessizce fısıldadım beyime: "hoş sefâ geldin."
Gözlerimden ayırmadığı o gözleri cevap verdi önce sûâlime, sonra ise dili:
"Hoş sefâ buldum."
O sıra; "Beyim," dedi alplerden biri.
İşte o vakit her ne kadar karanlık dahi olsa az ötemizdeki alplerin varlığını hatırladık.
Utanmıştım.
Hemen ellerimi bırakıp, başını o Alpe doğru çevirdi: "Buyurasın?"
"Biz atları bırakıp çadıra geçeceğiz."
"Eyi, gidin geliyorum."
Onlar gidince Alatunç da atının yanına dönüp yuları ellerine doladı. Bana dönüp Anasının çadırına gitmemi beyi ile görüşüp hemen geleceğini söyledi. Aciliyeti olduğu için ilk analarıyla görüşemediğini de iletmemi istedi.
Koşa koşa anamı da alıp ana hatunun çadırına gittim. Nefes nefeseydim. Çadırın önünden heyecanla seslendim içeri doğru:
"Ana hatun! Ana hatun!"
Saniyeler içinde perde kapısı açıldı, Ana Hatun başında beyaz örtüsüyle karşımdaydı...endişelenmiş görünüyordu fakat, yüzümde açan gülleri görünce o endişeli yüz ifadesi aniden gevşedi ve beni içeri buyur etti.
"Selamün aleyküm Ana Hatun."
Anam da selam verdi.
İkimizin de selâmını aldı.
Ufak çocuklar gibi yerimde duramaz olmuştum. Bu hal eminim beni çok komik yapıyordu amma elimde değildi ki.
"Ana hatun."
"Söyleyesin kızım, nedir bu halin?"
Ellerine yapıştım.
"Ana! Gayrı sevinesin. Bugün bizim bayramımızdır. Alatunç gelmiştir, buradadır."
Birden Ana hatun ellerini açtı: "Allahım! dedi: "Allah'ım, koca yiğidimi bana bağışladın, gayrı senden ne isterim!"
Kendine hakim olamadan, olduğu yerde secdeye kapanarak şükürler etti.
O an gördüm; aylardır o dimdik duruşunun ardındaki zayıf kadını. Bu kadar mutlu olması oğlu için ne kadar korktuğunu bas bas bağırıyordu.
Secdeden kalktı.
"Nerededir yavrum, oğlum?" dedi. Elleri titriyordu.
Hemen tuttum titremesini engellemek için.
"Ana sakin olasın," dedim: "Allah korusun kalbine bir şey olacak. Alatunç acil beyiyle görüşmesi gerekirmiş. Görüşmesi biter bitmez yanımıza gelecekmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zühre
SpiritualUzun uzun açıklamaları ilk etapta yapamayacağım sanırım, ama... okursan pişman olmaz mışsın; yani okuyanlar böyle söylüyorlar :))