Abilerim-İKİ

16.7K 526 106
                                    


Koşup kapıyı açtım. Karşımda sarışın bebeyi gördüm. Görmez olaydım. "Bir saattir duymuyor musun?" Ne diyor bu suratsız?

"Neden uyandırdın beni şimdi?" Bana sitem eder gibi baktı. "Annemler kahvaltıya çağırdı. Yoksa o çirkin suratını görmek istediğimden değil." Deyip pişkin pişkin sırıttı. "Sanki sen de Miss Turkey'sin."

Elimi belime koydum ve kaşlarımı kaldırdım. "Eee neyi bekliyorsun?" Boş boş bakıyordu.
"Ee şey... Ha al bunları okul kıyafetlerin." Deyip poşeti üstüme attı ve gitti. Bir anda atınca zor yakaladım. "Düzgün versen ölür müsün yani?!" Bana baktı el salladı sırıttı ve gitti.

15 dakika sonra hazır olmuştum. Makyaj yapmadım sadece üniformalarımı giydim.

Üzerime bir şey almayı düşünmüyordum. Zaten yaz sıcağındaydık. O zaman bot giyme kızım. Bana ne ben seviyorum. Botlarını da alıp giydim.


Koştura koştura aşağı indim. Boğazım acayip feci yanıyord. Asansörden korktuğum için binemedim ama en üst katı bana vermişler ya. Nefes nefese kaldığımda aşağıdaydım.

İçeriye inince aşağıda kimseyi görmedim. Arkamdan bir ses duydum arkamı döndüm. "Ne arıyorsun burda sen?" Arkamda maviş bir çocuk vardı. 23-24 yaşında gibiydi ama hiç belli olmazdı. O Can denen bebe 16 yaşındaydı ama 20 gibi görünüyordu.

Ben sanırım bunu tanıyordum. Esra hanımın gösterdiği çocuklardan biriydi. Mavi gözlü ve sarışındı. Normal şartlarda olsa yaşına bakmaz yürürdüm ama konu farklıydı. Bana ben hırsızmışım gibi bakıyordu. Ben bunu döverim. Bu surata vurulur mu lan? Ben vururum.

"Ne demek ne arıyorsun burda?" Bana önce şaşırmış sonra alaylı bir şekilde baktı. "Benim evimdesin farkında mısın?" Ne belli yani. Ne ne belli? Ne belli işte. "Olabilir. Napayım yani? Yürüyemez miyim?" Kaşlarını çattı ve beni baştan aşağı süzdü. "Hırsız mısın nesin yürü git buradan?" Aaa terbiyesiz. Bana hem hırsız dedi hem beni kovdu.

"Yaa! Sen kimsin ya? Bura senin evinse bana ne! Gelen geçen bize sallıyor ya sabır." Bağırdığım için boğazım daha da ağrıyordu. Ama umrumda da değildi. Bana soru sorarmış gibi baktı. "Bir daha bana bağırma!" Ya ben bunu döverim. "O zaman sen de bağırma!" Etrafımızda birkaç kişi daha geldi. Ah ne güzel ne güzel. Esra hanım eşi ve Can'ın abileri ve tabi Can. Yani senin abilerin değil. Değil.

Alayla baktı bana. Küçük küçük güldü. 32 diş sırıtıyordu. "Hah! Hadi anlatsana sen kimsin? Bak herkes de burda. Öğrenmiş oluruz... Hadi. Noldu sesin soluğun kesildi bebiş. Bu tipinle sen kimsin de ba-" Beni aşağılayordu. Buna dayanamazdım ama sesimi de çıkarmıyordum. "Ben Zeynep Eren. Oldu mu?" Bana boş boş bakmaya devam etti. O sırada biyolojik babam söze atladı.

"Akın noluyor burada? Kızla doğru düzgün konuş yoksa ben öğretmiyeyim oğlum." Demek bu mal sırığın adı Akın.

"Baba bu kız hırsız! Eve girmiş dolanıyor." Ya hala bana hırsız diyor. Herkes sorgulayıcı gözlerle bize bakıyordu. "Laflarına dikkat et. Hırsız senin ebendir!" Bunu söyleyince üzerime doğru yürüdü. Korkmadım hatta yerimden bile kıpırdamadım.

Arif bey direkt araya girdi. Eliyle mal sırığı itti. "Ya baba sen karışma! Bırak bildireyim bu hırsıza haddini." Gözlerimin dolduğunu hissettim. Arif beyin arkasından çekildim işaret parmağımı kaldırıp ona doğrulttum. "Naparsın? Döver misin? Hadi söylesene!" Bağırarak söylemiştim son laflarımı ama umrumda değildi.

Ben tam söze atlayacakken Esra hanım bağırdı. "Oğlum o Zeynep. Anlattım ya hani sana. Kardeşin o senin. Daha gelir gelmez bu ne sinir annecim?" Ne yani bilmiyorlar mıydı?

SİRİUS { DÜZENLENECEK }Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin