Müziği açarak dinlemenizi tavsiye ederim. İyi okumalar dilerim.
27.Bölüm: "Küçük kaçamak"Yaklaşık iki saattir yollardayız. Hava yavaş yavaş kararmaya yüz tutmuş, güneş batmaya yakın tüm güzelliğiyle parlıyordu. Arabada sessiz sakin ilerliyoruz. Kübra ise yorgunluktan yanımda ki koltukta uyuyakalmış. Ben ise bu sessizliğin ve bu havanın tadını çıkararak sürüyordum arabayı, sonsuz ilerleyen dümdüz yolda...
Araba ehliyetini daha bu sene aldım. Aslında zar zor aldım desem yeridir ama iyiki de almışım yoksa bu konforda yolculuğa çıkmak hayal olurdu. Derken radyoyu açtım. Radyoda haberler bitmek üzereydi. Son bir kez Kastamonu'da hava koşullarının nasıl olacağı hakkında bilgi veriyordu, hava durumunu sunan spiker.
Spikerin söylediğine göre hafif yağmur bekleniyordu. Umarım yağmazda bu guzel iki günlük tatilimiz mahvolmaz."Ekin!"
Ben kendi kendime söylendiğim sırada Kübra çoktan uyanmış, ayılmaya çalışıyordu.
"Uyandın mı uykucu?" dedim. Sevecen bir ses tonuyla... Gülümsedi. Oturduğu yerde doğruldu ve üzerini düzeltti. Tam iki saatir uyuyordu yani yolculuğa çıktığımız saatten beri...
"Ne kadar uyudum? Geldik mi? Şimdi neredeyiz?" ardı ardına sorularını sıralarken...
"Sakin ol kızım! Daha gelmedik. Tam iki saattir uyuyorsun. Ama merak etme dinlenmiş oldun."
Gözlerini ovuşturarak;
"Hadi ya! O kadar olmuş mu?" hafif kıkırdadım. Şu an onu bir görseniz. Uykusundan yeni uyanmış bebeklere benziyordu.
"Konuma göre ileride bir tesis var. Oraya uğrayalımda bir şeyler alalım. Hem bir şeylerde yeriz hem de uzun zamandır uğramıyorum gideceğimiz yere, yiyecek bir şey yoktur büyük ihtimal."
"İyi olur çünkü kurt gibi açım." gülümseyerek ona baktım. Karnını ovuşturup yola doğru bakıyordu.
Uzun zamandır bir şeyler yapmıyorduk beraber. En son ne zaman bir şeyler yaptık hatırlamıyorum bile. Umarım bu iki günlük küçük tatilimiz ona iyi gelir ve umarım kemoterapisi olumlu sonuçlar verir. Kemoterapi aldığını duyunca minik bir araştırma yaptım. Edindiğim bilgilere göre kemoterapi alan hastalar büyük bir ihtimalle saçlarını kaybediyorlarmış. Bunu o da biliyor tesise varana kadar durmadan saçlarıyla oynadı eskiden de yapardı bunu fakat bu sefer fazlaca yapmaya başladı. Onun adına ne kadar üzülsemde elimden ancak bu kadarı geliyordu. Morali yüksek olsun diye ufak kaçamaklar...
Yaklaşık yarım saatin sonunda ileride bir tesis gözüktü. Sola sinyal verip tesise girdiğimizde arabayı uygun bir yere park etmekle uğraşıyordum. Kübra ise arabaya bindiğimiz sırada giydiği kapişonlu hırkasını tekrar üzerine geçirmekle meşguldü. Arabayı nihayet park edecek bir yer bulup park ettim. Arka tarafta duran çantamı aldım. Kapıyı açtığımda Kübra kolumu tuttu ve konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün İntiharım "111518"
Non-Fiction(Gerçek hayattan kurgulanmıştır.) '111518' Ekin ve Meriç, çocukluklarından beri hiç ayrılmayan, her zaman beraber vakit geçiren bir çifttir. Peki bu hep böyle sürdümü dersiniz? Her arkadaşlık gibi her dostluk gibi ya da hiç ayrılmayan çiftler gibi...