^lütfen yukarıdaki şarkıyı dinleyelim
Iyi okumalar sevgili krakerlerim..2.Bölüm: Meriç Bulut
"Onun kolları benim evimdi sanki..."Sonunda sabah oldu işte yeni bir gün yeni umutlar...
Uyandığımda saat 09.20 geçiyordu. Hemen yatağımdan kalktım. Neredeyse bütün gece heyecandan uyuyamamıştım. Kalktım, elimi yüzümü yıkadım. Bugün çok güzel olmalıydım neden mi, sizce?.. Bugün Meriç gelecekti.
Üstüme kırmızı kazağımı giydim, altıma da siyah kot pantolonumu giydim. Saçlarımı taradım hafif bir ruj sürdüm. Sonrasında annemin yanına mutfağa indim. Annem yine misafirlerimiz için evi topluyor, etrafı düzenliyordu. Ben uyanmadan yemekleri hazırlamıştı bile... Babam işe gitmiş. Kahvaltıyı anlaşılan tek başıma yapacaktım. Neyse sorun değil alışkınım ne de olsa herkes bir yerlerdeyken tek başıma kahvaltı yapmaya.
Annem aslında özel bir şirkette asistanlık yapıyor ama arkadaşı geleceği için bir kaç günlüğüne izin almış. Babam ise okul müdürü o hep okula gidiyor zaten ve haftasonlarında da genelde erkenden okulda oluyor ben de maalesef ki tek başıma kahvaltı yapmak zorunda kalıyordum. Etrafı düzenlemeye çalışan anneme bakarak;
"Anne, Betül teyzeler ne zaman gelecek?"
"Sabah aradım tatlım, öğleden sonra saat 13.00 gibi burada olurlar."
"Tamam annecim." kahvaltımı bitirdim. Biraz telefonumla uğraştım. Onlar gelene kadar bir şekilde vakit geçirmeye çalışıyordum. Ve saatler ilerledi, akreple yelkovan birbirkerini kovaladı. Sonunda vakit gelmişti.
Yaklaşık dört saatin sonunda kapının zili çaldı. Heyecandan elim ayağım birbirine girmiş durumda. O kadar heyecanlıyım ki sakarlığım tuttu. Annemin en sevdiği vazosunu kırdım. Tozunu alırken, anneme gözükmeden bir yapıştırıcı yardımıyla onu onardım. Annem ise o sırada misafirlerimizi karşılamak için kapıya çıktı."Hoş geldiniz.."
"Hoş bulduk canım nasılsın?"
"İyiyim tatlım. Sen de hoş geldin Meriç hadi buyurun, geçin içeriye."
"Ekin yok mu?" Dedi Betül teyze içeriye girdiği sırada,
"Odasındaydı en son, gelir şimdi buyurun oturma odasına geçelim."
Onlar annemle beraber oturma odasına geçerken son kez aynaya bakıp tüm cesaretimi toplayıp odamdan çıktım. Yavaş yavaş tir tir titreyen bacaklarımla onların yanına gittim. Oturma odasının kapısının önüne gelir gelmez Meriç'i gördüm, o da beni görür görmez donakaldı sanki hayalet görmüş gibi... Tabii bende donakaldım. Aradan geçen iki yıldan sonra ilk kez birbirimizi görmüştük.
En son bundan iki yıl önce dokuz yaşındayken görmüştük birbirimizi, oyunlar oynar birbirimize hep şakalar yapardık. Çok mutlu çok güzel günlerdi ama ne bileyim, şimdi sanki daha başka hissediyordum. Çünkü ondan hoşlanıyordum ve bunu o bilmiyordu. İnsan hoşlandığı kişiyle tekrar eskisi gibi olabilir miydi? İşte bunu çok düşündüm o ne düşünüyor bilmek isterdim. Beni hâlâ arkadaşı olarak mı görüyor? Yoksa o da bir şeyler hissediyor mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün İntiharım "111518"
Non-Fiction(Gerçek hayattan kurgulanmıştır.) '111518' Ekin ve Meriç, çocukluklarından beri hiç ayrılmayan, her zaman beraber vakit geçiren bir çifttir. Peki bu hep böyle sürdümü dersiniz? Her arkadaşlık gibi her dostluk gibi ya da hiç ayrılmayan çiftler gibi...