13.Bölüm:"Istanbul'a gidelim mi?"
"Ya seninle ya sensiz..!"(Mayıs 2017)
İmkansız diye bir şey yoktur. Asıl imkansız olan senin kafanda kurduğun ve ona inandığın imkansızlıklar vardır. Sen eğer istediğin bir şeyi gerçekten yapmak istiyorsan, imkansız diye engelleme onu yap... sonuna kadar git hayalinin çünkü inanırsan başarırsın..
Bugün bana şok olduğum ve cevap dahi veremediğim soruyu sordu bana imkansız olmasına rağmen "Ekin... İstanbul'a gidelim mi?" Diye sordu. Aileme nasıl açıklayacaktım bu durumu inanın hiç bilmiyordum. Ama bir şekilde açıklayıp yada yine yalan söylenip ki bunu asla istemiyorum artık ama bir şekilde Meriç ile beraber olduğumuzu ve onunla İstanbul'a gideceğimizi söylemem lazım ne tepki verirler inanın bilmiyorum ya da sadece anneme söylesem de annem beni biraz idare etse mi acaba diye düşündüm. Akşam düşünüp bir orta yol bulup bu durumu halletmem gerekecekti. Meriç ile İstanbul'a gitmeyi çok istiyorum evet ama nasıl olacak bilmiyorum doğrusu.
İstanbul'da ne yapacaksınız diye soracak olursanız aslında beni ailesiyle tanıştırmak istiyor ama ailelerimiz birbirini zaten tanıdığı için bizim tanışmamız biraz saçma olacak ama yinede usulüne uygun tanışmak için gideceğiz. Gitmişken de biraz İstanbul da gezeceğiz çok heyecanlıyım ya çok.
Akşama kadar düşündüm neredeyse stresten tırnaklarımı falan yemeye başladım babam işteydi daha dönmemişti annem ise aşağıda televizyon seyrediyor, kardeşim odasında ödev yapıyor, bense odamın içinde bir o yana bir bu yana geziyor ve tırnaklarımı yiyordum. Bir karara varmıştım sadece ve sadece bunu anneme söyleyecektim. Tamam her ne kadarda sinirli birisi olsa da sonuçta o benim annem hem böyle şeylerden bir tek anneler anlar öyle değil mi? Off ya İstanbul'a gitmeme izin vermezse ama annem Meriç'in annesi ile arkadaşlar bence izin verir gibime geliyor.
Odada dolanmayı bırakıp yatağımın kenarına oturdum. Karşımdaki gardropumun aynasından kendime bakıyordum. Kendi kendime konuşmaya başladım.
"Nasıl söyleyeceğim böyle bir şeyi anneme ya kadın İstanbul'a gideceğimi öğrense valla kalpten gider."
Kendi kendime konuşurken Meriç aradı. Stresten telefonumu açamıyordum çünkü ellerim titremeye başladı.
"Alo Meriç." Can sıkıntısıyla açmıştım telefonu.
"Ekin... güzelim ne oldu sesin iyi gelmiyor?"
Bir kaç saniye durdum. Aynadan kendime baktım önce sanki stresten konuşamıyordum.
"Ekin... orada mısın güzelim?"
"Buradayım"
"Ne oldu anlat bana?"
Derin bir nefes aldım, verdim.
"Ya Meriç senin bana sorduğun bu soruyu düşündüm zaten sana da cevap veremedim anneme bir şey diyemeden umarım anlıyorsundur beni."
"Anlıyorum... ve şimdi sen kesin stres yaptın. Ve annene durumu nasıl izah edeceğini düşünmekten deliye döneceksin doğru anlamış mıyım?"
"Evet anlamışsın."
"Ekin bak bu kadar strese gireceksen gitmeyelim İstanbul'a falan"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün İntiharım "111518"
Non-Fiction(Gerçek hayattan kurgulanmıştır.) '111518' Ekin ve Meriç, çocukluklarından beri hiç ayrılmayan, her zaman beraber vakit geçiren bir çifttir. Peki bu hep böyle sürdümü dersiniz? Her arkadaşlık gibi her dostluk gibi ya da hiç ayrılmayan çiftler gibi...