》üstten müziği açmayı unutmayalım.
8.Bölüm: mesafeler
"Mesafeler engel değildir aşka."Mesafeler hiçbir zaman aşka engel değildir. Eğer ardında bıraktığın birisi varsa her nereye gidiyorsan git mutlaka geri döneceksin. Çünkü sen geri dönmek için gidiyorsun.
Meriç İstanbul'a gideli iki gün oldu. Bugün ise günlerden pazartesi okula gitmek için hazırlanıyordum. Okul formalarımı giydim. Saçlarımı taradım üstten topladım. Sonra kahvaltı yapmak için aşağıya indim. Herkes kahvaltı masasına geçmişti bile beni bekliyorlardı.
"Ooo assolistimiz de geldi artık başlayabiliriz." Annem yine sabah egzersizlerini benim üzerimde yapıyordu. Bu söylediğine hiçbir cevap vermeden gözlerimi devirdim ve kahvaltımı yapmaya başladım.
"Hadi kızım çabuk ol bugün seni ben bırakacağım okula çarşıda biraz işim var da."
"Tamam baba... bitirdim zaten hadi gidelim."
"Montumu alıp geliyorum sen çık arabada bekle beni."
Babam montunu almak için içerideki odaya giderken bende ayakkabılarımı giydim ve arabanın yanına geldim arabanın kapısı kilitli olduğu için yanında beklemeye başladım.
"Geldim hadi bakalım geç açtım arabayı."
"Tamamdır Babacım."
Beni o gün okula bıraktı. O kadar istemeyerek geldim ki okula anlatamam size bu okula hiç alışamadım ben ya sevmedim bu okulu ama yapacak bir şey yoktu. Sabah Meriç'e günaydın mesajı attım. Mesajım iletilmiş ama hâlâ görmemişti. Acaba bir şey mi oldu diye meraklanmıştım. Bir kaç gündür gördüğüm saçma sapan rüyalar sayesinde iyice işkillendim bu durumdan hemen onu aramaya başladım. Telefon çaldı çaldı ama açan olmadı. İyice korkmuş ve merak etmiştim ne oldu şimdi ya bu çocuğa acaba diye düşünmeden edemiyordum. Telefonu cebime atar atmaz sınıfa gittim. Dersin başlamasına beş dakika vardı daha erken gelmiştim. Cebimden telefonumu çıkardım. Tekrar aramaya başladım. Bu kez uzun uzun çaldırdım. Yine açmadı Allah Allah ne oldu ki ya derken ders başlamıştı bile..
Dersimiz edebiyattı. Hoca bugün halk edebiyatını işliyordu. Edebiyat dersini çok severim umarım bir gün ben de yazar olurum aslında önceden öğretmen olmak istiyordum. Ama bu kararımdan vazgeçtim. Kitap okumayı çok seviyorum özellikle de roman.Edebiyat dersi bu yüzden ilgimi çekiyor. İçerisinde bir sürü yazar-eser anlatılıyor. Çoğunu aklımda tutamasam da hepsi çok güzel bazılarını okudum bile edebiyatla ilgili kitapları. O sırada zil çaldığını fark ettim. Aklım bir anda Meriç'e gitmişti. Midem de oluşan bir ağrıyla beraber hemen telefonumu açtım. 2 tane mesaj, 2 cevapsız arama vardı. Telaşla mesajlara girdim ilk önce, mesajlar Meriç'tendi içime su serpildi o an öyle bir rahatladım ki bir an ona bir şey oldu sandım. Mesajlar aynen şöyleydi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün İntiharım "111518"
No Ficción(Gerçek hayattan kurgulanmıştır.) '111518' Ekin ve Meriç, çocukluklarından beri hiç ayrılmayan, her zaman beraber vakit geçiren bir çifttir. Peki bu hep böyle sürdümü dersiniz? Her arkadaşlık gibi her dostluk gibi ya da hiç ayrılmayan çiftler gibi...