》üstten müziği açmayı unutluyoruz.
》iyi okumalar sevgili okurlarım.
9.Bölüm:"Mutlu Sonsuz"
"Bir daha hiç ayrılmayalım. Ayrılırsak adına intihar desinler."(1 hafta sonra...)
Aradan koskoca bir hafta geçti. Meriç artık asıl olması gereken yere, benim yanıma geri dönüyordu. Annesinin işleri sebebiyle maalesef ki annesi; abisi ve ablası ile beraber İstanbul'da kalacaklardı. Meriç ise burada Kastamonu'da bir evleri vardı zaten orada kalacaktı. Tek başına...
Bugün ise günlerden cumartesi sabah saat 09.30 sularında otobüsü otogara gelmiş olacaktı ki bende onu otogarda karşılayacağım. Yine anneme haber vermeden evden çıktım. En az yarım saat önce çıktım. Otogar yakın aslında ama ben erken gitmek istedim. Eğer otobüs erken gelirse ben de yetişemezsem çok üzülürüm.Yaklaşık 10-15 dakika sonra otogara geldim. Birazdan otobüs burada olur yine her zaman ki gibi heyecanlıydım. Bu kez onu bir daha geri göndermemek adına bekliyordum onu alıp götürecek ve bir daha buraya geri getirmeyecektim. Ayakta beklememek için burada bulduğum bir banka oturdum. Telefonumu kontrol ettim mesaj var mı yok mu, saat kaç? Diye. Saat neredeyse dokuz buçuğa geliyordu artık gelmek üzeredir. Aramak isterdim ama en son mesajlaşırken şarjının bittiğini ve şarj aletini almayı unuttuğunu söylemişti o yüzden ne arayabiliyorum ne de bir mesaj atabiliyordum. Oturdum öylece bir bankta onun gelmesini bekliyordum. Evet yine ben bekliyorum onu olsun bu bekleyişlerin sonu hep mutlu biter, bitmeliydi de.
İşte bir otobüs otogara yaklaşıyor. Yine üzerinde İstanbul/Kastamonu yazıyor. Aslında olayların bundan sonraki kısmı aynı şekilde işledi. Yine birbirimizi gördüğümüz an bir duraklamalar, bir bakışmalar, koşarak gelip sarılmalar. Vs. Vs.
Beraber bir taksiye atlayıp onun evine gittik önce.Taksiden indik bavulunu aldık. Ve el ele tutuştuk ve evine doğru yürüdük.
Meriç kapıyı açtı. İçeriye girdik. Sonra
Bavulunu kenara koyup salona geçti. Ben de peşinden salona geçtim."Yol boyunca o kadar çok yoruldum ki bir de üstüne üstlük telefonun şarjı bitti. Senle konuşamıyorum, senden haber alamıyorum. Vakitte geçmek bilmedi sanki git git aynı yol." Sinirli sinirli söylenirken yanına oturdum sakinleştirmek ister gibi elini tuttum.
"Sakin ol sevgilim bak sonunda yanımdasın, buradasın sağ salim geldin ya buna da şükür alırız bir şarj aleti biter gider. Yorgunsan yat dinlen ben de evden haber vermeden çıktım bizimkiler benim yokluğumu fark etmeden gidiyim ben olur mu? nasılsa hep buradasın artık." Tam kalktım gidiyordum ki. Arkamdan elimi yakaladı beni kendine çekti bana uzun uzun baktı gözlerime dudaklarını araladı ve tek bir kelime çıktı dudaklarından.
"Gitme..!" O kadar çok istiyordum ki ben de kalmayı ama yapamazdım şimdi olmazdı.
"Olmaz... yani gitmem lazım. Nedenini sen de çok iyi biliyorsun Meriç."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün İntiharım "111518"
Non-Fiction(Gerçek hayattan kurgulanmıştır.) '111518' Ekin ve Meriç, çocukluklarından beri hiç ayrılmayan, her zaman beraber vakit geçiren bir çifttir. Peki bu hep böyle sürdümü dersiniz? Her arkadaşlık gibi her dostluk gibi ya da hiç ayrılmayan çiftler gibi...