2.Bölüm

6.7K 520 232
                                    

İnestimable türünün en kötü dönemlerinden birindeydiler. Kraliçe Jeon Haeyon küreyi yönetmeye başladığından beri gezegende savaşlar durmuyordu. İnsanlar açlık ve susuzluktan ölüyordu. Çoğu insan ise eşlerini kaybetmiş olduğu için ölüyordu. Bir Délicat eşini kaybedince fazla acı çekiyordu. Bir müddet sonra ise hastalanıyor ve hayatlarını kaybediyorlardı. Canının acısı yetmezmiş gibi halk tarafından da hor görülüyor, eziliyorlardı. Paisible'lerde ise eşlerinin ölümünden sonra vücutlarında hastalıklar kalıyordu. Délicat'lardan vücut olarak daha güçlü oldukları için ölmüyorlardı.

Flux* şehrinde ise savaş daha da artmıştı. Bu şehrin akarsuları çok olduğu için ismi flux'dı. Açlık ve susuzluğun fazla olduğu bu dönemde ise bu şehir cennet gibiydi. Oysaki o bölgenin suları bile içilmeyecek hale gelmişti ancak inestimable'ler bunu anlamamak için savaş veriyorlardı. Bu dönemde ise Jimin ve Jungkook henüz küçük çocuklardı. Jungkook veliaht prensti. Jimin ise açlık ile savaşan küçük bir délicat. Sadece kraliyet ailesinin ve soylu ailelerin yemek yiyebildiği bu dönemde ise Jimin'in ailesi normal halktandı. Hatta normal halk tarafından bile hor görülen bir aileydiler. Jimin melez bir çocuktu. Annesi bir insan babası ise bir paisible'ydi. Babasının ruh eşi bir insan olduğu için inestimable'ler onları dışlardı. Jimin ise bir délicat olarak doğmuştu.

Savaş Flux'a da uğramıştı. Küreyi yöneten kraliçe'nin emirlerinden bir tanesi ise bütün délicat'ların toplanmasıydı. Bu délicat'lara ne olacağı bilinmiyordu ancak kesin emir buydu. Dışarıda kılıç sesleri duyuluyordu. Evet teknolojileri çok gelişmişti ancak tarihleri hala daha ilerlememişti. Geleneksel kıyafetleri ve evleri vardı. Teknolojileri gelişmişti ancak kültürlerini bırakmamışlardı. Aynı zamanda ise savaş eşyalarının geliştirilmesi bu döneme kadar yasaktı. Silah veya bombanın kullanımı adilikten başka bir şey değildi. Eğer savaş cidden gerekli ise yüzyüze olmalıydı ve güçlü olan kazanmalıydı. Silah ile can almak onlara göre güçsüzlüktü. Silahları, bombaları sadece insanlar için vardı ve bunların yerini sadece krallar bilirdi. Kraliçe bile bilmezdi bu gizli yerleri. Bu yüzdendir ki inestimable'ler biraz da olsun şanslılardı.

Délicat'ların çığlıkları ve çocukların ağlama sesleri kılıç seslerine ayak uyduruyordu. Paisible'ler ise eşlerine "kaç, kurtulman lazım, benim için yaşamalısın." Tarzı cümleler söylüyordu. Jimin'in babası da dışarıda savaşıyordu. Annesini Dünya'ya geri yollamışlardı ve büyük bir ihtimalle annesi hem Jimin'i hem de Bay Park'ı unutmuştu.

Jimin'in saklandığı ambar tarzı yer açılmış ve Bay Park oğlunu oradan çıkartıp:

"Askerler geliyor kaçmamız lazım."

Demişti. Jimin ise neden kaçtıklarını anlamıyordu. Henüz çok küçüktü. Savaşı veya açlık nedir yeni yeni öğreniyordu. Annesi ise neden yanlarında değildi veya babası neden sürekli ağlıyordu bunlar ise onun en çok merak ettikleriydi.

Bay Park, Jimin'i kucağına almış ve evlerinin ormana bakan kısmından kaçmaya çalışmıştı. O sırada ise askerlerden bir kaçı onları fark etmiş ve peşlerine düşmüştü.

Bay Park tüm gücü ile koşuyordu ancak askerlerde at ve oklar vardı. Kaçma şansları olabildiğince azdı. Askerlerden bir tanesi:

"Eğer kaçmaya devam ederseniz öldürülürsünüz."

Diye bağırmıştı. Bay Park ise

"Ölmemek için kaçıyoruz."

Demiş ve koşmaya devam etmişti. Asker ise

"Kraliçenin kesin emri var. Hiç bir délicat öldürülmeyecek. Oğlun güvende olacak onu bize ver."

Demişti. Bay Park ise durmuyordu. Adamlardan bir tanesi dizine ok fırlatmıştı. Bay Park ise kucağında ki Jimin ile yere düşmüştü. Jimin hemen babasının iyi olup olmadığını kontrol ederken asker

"Dayanacak gücün kaldı mı cidden? Daha fazla zorluk çıkartma ve oğlunu bize ver aksi takdirde askerden kaçmadan dolayı yakalanırsa fahişe damgası yiyecek ve büyük ihtimalle birilerine satılacak."

Bay Park ise korku ile onlara dönüp

"Peki onu size verirsem mutlu olacağının garantisini kim verir? Onu bir geneleve satmayacağınızın garantisini bana hanginiz vereceksiniz? O daha bir çocuk. Kraliçe ne istiyor bilmiyorum ama benim oğlum o istediği şey değil. Oğlumu size vereceğime canını kendi ellerim ile alırım daha iyi."

Demiş ve cebinden bir hançer çıkartmıştı. Jimin ise korku ile babasına bakıyor ve bir yandan ise

"Baba beni öldürecek misin? Ben sana hiç bir şey yapmadım ki?"

Demişti. Bay Park ise

"Bu gezegende mutluluk yok. Seni buraya mahkum edemem. Seni onlara veremem."

Demişti. Tam hançeri Jimin'e değdirecekken nereden geldiği bilinmeyen bayıltıcı oklar ile vurulmuştu. Jimin ise artık öz babasından bile korkuyordu. Askerlerden birkaçı Jimin'i koruma altına almıştı. Sonrasında ise liderleri gelmiş ve

"Kraliçenin emrini unutmayın. Ölü délicat getirenin sonu ölüm olur. Onu öldürmesini mi bekleyecektik?"

Demişti. Askerler özür dilemiş ve Jimin'i Saray'a götürmek için yanına gitmişlerdi. Jimin ise yanına kimseyi yaklaştırmıyordu. Liderleri

"Kaçak olduğun için zaten başım belada bir de gelmemek için mi diretiyorsun? Dua et de veliahtın eşi sen ol yoksa hayatın mahvolur küçük böcek."

Demiş ve adamlarına:

"Gerekirse bağlayın, bağırırsa ağzını kapayın o çocuk Saray'a götürülecek."

Demişti. Askerler ise zorlu bir şekilde Jimin'i Saray'a götürmüş ve bir zindana kapatmıştı. Bu hafta sonu bütün délicat'ların hayatlarının değişeceği gündü. İsyan edenler öldürülecek, kaçanların ise ne olacağı belli değildi. Aralarından sadece bir tanesi şanlı olacaktı. O ise bu krallığın kraliçesi olmak için yetiştirilecekti. Bütün délicat'lar aynı zindana kapatılmıştı. Hiç birine iyi bakılmıyordu. Jimin ise geriye kalan son délicat'tı. Jimin diğerleri ile aynı zindanda kalmayı da kabul etmemiş ve isyan çıkarmıştı. Bunun sonucunda ise en karanlık ve en kirli odaya adeta hapsedilmişti.

Ağlasa bile kimse onu duymuyor veya önemsemiyordu. O gece Jimin annesinin özlemi ve babasına oluşan korkusu ile boğuşuyordu. Babasının neden bunu yaptığını ise yıllar sonra anlayacaktı...

💜💜💜💜💜💜💜

Flux: Akarsu demek daha yaratıcı bir şehir ismi koyamadım fnfmncmcmcmc

Jimin ve babasının sahnesini bir tarih dizisinden aldım o yüzden biraz uygunsuz bana göre yine de eskiden böyleymiş. Savaştan kaçan kadınları genelevlere veriyorlarmış herkes yapmıyor da belirli dönemlerde oluyormuş dedim ekleyeyim bölüme 😞

Bölüm pek iyi olmadı ama idare edin diğer bölümde her şey daha güzel yerleşecek.

INESTIMABLE/JİKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin