Saray'da büyük hazırlık başlamıştı. Délicat'ların asıl toplanma nedeni prensin eşinin seçilecek olmasıydı. Doğduğu günden beri bir sürü soylunun çocuğu ile görüşmüştü ancak hiçbiri prensin eşi değildi. Kraliçe ise ne kadar istemese de köylüleri de denemeye karar vermişti. Savaşların çoğu ise bu yüzden çıkmıştı. Kimse kraliçeye güvenmiyordu. Herkes yavrusunu koruma peşindeydi.
Délicat'ların toplandığı kraliçeye söylenince emir verilmişti.
"Hepsini Saray'ın salonunda toplayın. Veliaht birazdan gelecek."
Demişti. Bunu üzerine ise zindana gidip bütün Délicat'ları salona toplamışlardı. Sadece bir délicat zindanda unutulmuştu o da en karanlık ve en gözden uzak zindana kapatılan Jimin'di. Délicat'ların hepsi salona dizilmişti. Prens hepsi ile göz göze gelecek ve eşini bulacaktı.
Paisible'ler ve délicat'ların birbirlerini buluşu ise şöyleydi. Göz göze geldiklerinde vücutlarını bir ışık sarardı. Göz renkleri değişir vücutlarında bazı şekiller çıkardı. Eşlerini bulana kadar her çocuk insana benziyordu. Eşlerini bulduktan sonra ise vücutlarında belirli simgeler oluşuyordu. Örneğin, vücudunda yıldız belirenlerin ilişkileri çok parlak olacaktır. Güneş belirenlerin ilişkileri kıskanılacak ve çok görkemli bir çift olacaklardı. Vücutlarında ay belirenlerin ise ilişkileri en özenilen ilişki olacaktı çünkü karanlık geceyi aydınlık kılan ay gibi onların ilişkileri de karanlığı aydınlığa çevirecekti. Bunların hepsi vücudunda olan ise tarihte iki, üç çift vardı. Bu çiftler genelde kraliyet ailesinden olurdu. İşte o zaman gezegenleri huzuru bulurdu. Şimdiki döneme kıyasla o dönem en güzeliydi. Kraliçe Jeon ve Kral Jeon'un yüzünde ise önceden ay vardı. Prens doğduktan sonra ise izler yavaş yavaş silinmiş ve yerini siyah izlere bırakmıştı. Yüzleri sanki çatlamış gibi görünüyor, siyah çizgiler görüntülerini parçalıyordu. Bunun nedenini ise kimse anlamamıştı. Daha önce tarihte görülmemiş bir ilkti bu olay. Ondan sonra ise gezegenleri asla mutlu olamamıştı.
Prens Jeon doğmadan önce gezegenleri çok güzel bir gezegendi. Kraliçe Jeon herkesi mutlu ederdi. Kral ise eşine çok aşıktı. Öyle ki herkes onlara imrenerek bakardı. Şimdi ise kraliçe mutsuz, sinirli ve üzgündü. Tek derdi oğluydu. Gezegen alev alsa umurunda olmaz sadece oğlunu alır kaçardı.
Kraliçe adamların işareti ile prense dönmüş ve
"Prensim hadi bu son. Alt kata inin ve eşinizi bulun lütfen."
Demişti. Prens ise umutsuz bir şekilde kraliçeye bakıp
"Anne yani kraliçem benim artık ümidim yok. Sanırım benim eşim de yok. Lütfen pes edelim."
Demişti. Kraliçe ise:
"Bu son zaten bir tanem. Seni de anlıyorum bıktın ama cidden ülkede ki son délicat'lar bunlar."
Demişti. Prens ise:
"Tamam kraliçem. Yapacağım."
Demiş ve salona inmişti. Teker teker bütün délicat'lar ile bakışmıştı. Sonrasında ise hiç birinin olmadığını fark ettiğinde Kraliçeye dönüp
"Ben size benim eşim yok demiştim. Beni buraya zorla getirdiniz. Daha fazla bu saçmalığa devam etmeyeceğim. Bu çocukları da ailelerine geri verin."
Demişti. Bunu duyan délicat'lar ise sevinmiş ve kendi aralarında çoktan kutlama yapmaya başlamışlardı. Onların kahkahalarının arasında ise kimsenin fark etmediği bir şey vardı. Prens ağlayarak odasına gidiyordu. Yıllardır bu duruma katlanıyor binlerce, milyonlarca insanla göz göze gelmek zorunda bırakılıyordu. Bunun bir hiç için oluşu ise prensi hayal kırıklığına uğratmıştı.
Kraliçe ise hemen oğlunun peşinden gitmiş ve
"Jungkook bir tanem aç kapıyı yalvarırım."
Demişti. Prens ise:
"Kraliçem özür dilerim size layık bir evlat olamadım. Özür dilerim bir eşim yok ve anne özür dilerim emeklerini boşa çıkarttım."
Demiş ve daha fazla ağlamaya başlamıştı. Psikolojik olarak bu gerçeği kaldıramıyordu küçük prens. Gezegenlerinde bir sürü insan kendisi yüzünden ölmüştü. Bir sürü insan esir alınmıştı ve hepsi bir hiç içindi. Prens bunları kaldıramayacak kadar küçüktü.
"Jungkook aç kapıyı lütfen."
Prens kapıya arkasını dönmüş ve
"Bu kadar çok mu kırdım kalbini anne? Artık bana prensim demeyecek misin? Artık bir prens olamayacak kadar düştüm mü gözünden?"
Demişti. Kraliçe ise:
"Sana bu ülkenin kraliçesi değil annen olarak geldim benim güzel yavrum. Lütfen aç kapıyı. Söz veriyorum her şey düzelecek. Lütfen. Seni görmem lazım lütfen."
Demişti. Jungkook ise:
"Özür dilerim anne ama kapıyı açmayacağım. Lütfen zorlama beni. Hem akşam yemeği vakti olacak neredeyse git ve yemeğini ye aç kalma lütfen."
Demişti. Kraliçe ise:
"Sen yemezken ben nasıl yiyeyim bir tanem. Bak senin için bırakırım bu gezegeni. Yeni bir kraliçe buluruz. Umrumda değil hiçbir şey. Sadece seni yanımda ve mutlu bir şekilde görmek istiyorum."
Demişti. Jungkook ise:
"Anne lütfen bana zaman ver. Kendimi çok yorgun hissediyorum."
Demişti. Kraliçe ise:
"Tamam bari izin ver şifacı girsin içeri. Kendini çok zorladın bir durumuna baksın."
Demişti. Jungkook ise:
"Biraz uyuyacağım. Sonra çağırırım şifacıyı."
Demişti. Kraliçe ise göz yaşlarının arasında hafif tebessüm etmiş ve
"Tamam bir tanem. Güzelce uyu."
Demiş ve oradan ayrılmıştı. Odasına girdiğinde ise kendini yere bırakmış ve
"Hepsi benim suçum. Tüm bunlar. Bir hiç uğruna bunları yapmadım ben. Gördüm. Büyücü bana gösterdi benim oğlumun güzeller güzeli bir eşi var ve o bir délicat. Bir şeyi eksik yapmış olmalılar. Beceriksizler."
Demiş ve ayağa kalkıp göz yaşlarını silerek bir görevli çağırmıştı.
"Délicat'ları toplayan korumaların hepsi zindanın en karanlık odalarına kapatılsın. Her birinden hesap soracağım. Ellerinden kaçan délicat varsa ellerini kıracağım. Hepsini zindana toplayın. Geleceğim."
Demişti. Görevli gittiğinde ise
"Umarım hiç bir délicat'ı öldürmemişsinizdir. Yoksa ölümüz benim elimden olacak. Oğlumun akan her bir göz yaşı için hesap vereceksiniz."
💜💜💜💜💜💜💜
Sizce kraliçe nasıl biri ve yüzlerinde ki izler neden var?
Teorilerinizi bekliyorum.
Sizleri seviyorum🥰🥰
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INESTIMABLE/JİKOOK
FanfictionPrens Jungkook'un eşi tüm gezegende aranıyordu. Gezegende ne kadar délicat varsa hepsi saraya toplanmıştı. Prensin eşi ise sarayın zindanında unutulan melez çocuktu. /Yepyeni bir tür bu yüzden birinci bölümü dikkatli okuyun./ /İzinsiz (ç)almayın b...