17. Bölüm

2.8K 273 116
                                    

Jimin babası yere düşünce hemen babasına sarılmıştı.

"Baba aç gözlerini. Baba iyi misin? Baba..."

Demişti. Bir yandan Bay Park'ın ağzından gelen kanı beyaz hanbokunun koluyla siliyor, bir yandan ise babasını uyandırmaya çalışıyordu. Şifacılar sedyeyle gelmiş ve Bay Park'ı sarayın içindeki odalarına götürmüşlerdi. Jimin'de peşlerinden koşmuş ancak odaya alınmamıştı. Jungkook sevgilisinin yanına gitmiş ve ona sarılmıştı. Desteğe ihtiyacı vardı hissediyordu.

"Jungkook babam iyi olur değil mi?"

Diye sormuştu Jimin bir ümitle. Jungkook ise sadece susuyordu. Sevgilisine yalan söylemek istemiyordu. Bay Park odaya getirilirken kalbi durmuştu. Jungkook sevgilisinin saçlarını okşamış ve

"Her şeye hazırlıklı olmalıyız güzelim. Özür dilerim."

Demişti. Jungkook sevgilisini kandırmak yerine doğruları ona söylemek istiyordu. Bu onu üzse de ona yalan söylemek istemiyordu. Jimin ise hıçkırıkları arasında yere eğilmişti. Jungkook ise onu bir saniye bile bırakmamıştı.

"Jungkook bırakmasın beni. Yeni kavuştum ona bırakmasın beni."

Demişti. Hıçkırıkları arasında zorla konuşuyordu. Jungkook ise ağlayan sevgilisine daha sıkı sarılmış ve

"Ne olursa olsun yanındayım güzelim. İstediğin kadar ağla ben buradayım."

Demişti. Jimin ise bunu bekliyormuş gibi bağırarak ağlamaya başlamıştı. Yıllardır ailesinin özlemini çekiyordu. Tam bulduğunu düşündüğü anda ise kaybetmişti. Jungkook sevgilisine sarılıyor bir yandan ise ağlıyordu. Jimin'i böyle görmek onu çok üzüyordu.

Böyle geçen dakikaların ardından Jimin biraz olsun sakinleşmiş, bağırışları hıçkırıklara dönüşmüştü. Başını Jungkook'un omuzuna yaslamış, kendince sevgilisinden destek alıyordu. Jungkook ise biraz da olsun sakinleşen sevgilisinin saçlarını okşayıp arada da saçlarına öpücük bırakıyordu. Bu hareketi bilmese de Jimin'i biraz olsun rahatlatıyordu.

Aradan geçen yarım saatin ardından şifacı odadan çıkmıştı. Jimin çıkan şifacıyla hemen ayağa kalkmış ve şifacının karşısına geçmişti. Karşısında ki adam kendileri ile de ilgileniyordu. Gezegende ki en iyi şifacıyıdı. Jimin ümit ile şifacının gözlerine bakıyordu. Şifacı ise onun aksine yere bakıyordu. Jimin anlamıştı. Jungkook haklı çıkmıştı. Babası hayatını kaybetmişti. Jimin başını olumsuz anlamda salladığında ise şifacı "Üzgünüm onu kaybettik." demiş ve oradan ayrılmıştı. Jimin gözleri dolu bir şekilde Jungkook'a dönmüştü. Tüm vücudu titriyordu. Jungkook Jimin'e yaklaştığında ise Jimin kendisini yere bırakıp ağlamaya başlamıştı yine. Konuşmuyor düz bir şekilde yere bakıp ağlıyordu. Jungkook hemen sevgilisinin yanına gitmişti. Hiçbir şey diyemezdi sevgilisine. Sadece yanında olduğunu belli edebilirdi.

Jimin düz bir şekilde ağlarken gitgide ağlaması şiddetlenmeye başlamıştı. Sessiz ağlayışları hıçkırıklara, hıçkırıklar ise haykırışlara dönüşmüştü bir müddet sonra. Jungkook ise sadece ona sarılıyordu. Bilmiyordu ki bu hareketi Jimin'i ayakta tutan tek şeydi. Jimin bir müddet daha ağladıktan sonra Jungkook sevgilisinin kulağına fısıldamıştı.

"Bebeğim onu son kez görmek ister misin?"

Demişti. Jimin ise onu onaylamıştı. Jungkook sevgilisini ayağa kaldırmış ve onu destekleyerek yürümesine yardım etmişti. Jimin gerçek anlamda yıkılmıştı. Zor yürüyordu. Yavaş adımlarla odaya ilerlemiş ve içeri girmişti. Babasının cesedi yatağın üstünde öylece duruyordu. Jimin bu görüntüyü görünce gözlerini kapatmış ve biraz sakinleşmeye çalışmıştı. Herhangi bir krize girmesi olasıydı. Jungkook sevgilisini yatağın yanında ki koltuğa oturtmuştu. Jimin ise babasına bakmış ve tekrar ağlamaya başlamıştı. Bazen susuyor ve öylece dalıyordu. Sonrasında ise yine ağlamaya başlıyordu. Yavaşça ayağa kalkmış ve yatağın yanına oturup babasının elini tutmuştu.

INESTIMABLE/JİKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin