Jimin sabah yine Jungkook'un göğsünde uyandığı için huzurluydu. Bu gün babasının cenazesi vardı. Dün gece Jungkook ile konuştuktan sonra uyuyacaktı ki Jungkook ona babasını yarın gömeceklerini söylemişti. Jimin ise kabullenmekte başka bir şey yapamamıştı.
Yavaşça yattığı göğüsten kalkmış ve yatağın yanındaki komidinin üstündeki sudan biraz içmişti. Yanına döndüğünde ise sevgilisinin gülümseyerek onu izlediğini görmüştü. Yavaşça tekrar Jungkook'un göğsüne uzanmış ve ona dönüp:
"Ne zaman uyandın?"
Demişti. Jungkook ise
"Çok olmadı."
Demişti. Aslında yalan söylüyordu. Hiç uyumamış ne yapması gerektiğini düşünmüştü. Jungkook tam Jimin'e planlarını anlatmak için dönmüştü ki kapı çalmıştı.
"Prensim kraliçe sizi altta bekliyor. Kahvaltı yaptıktan sonra Bay Park'ın cenazesine katılacakmışsınız."
Demişti muhafız. Prens ise:
"Tamam geleceğiz."
Demiş ve ayağa kalkıp üstünü giyinmeye başlamıştı. Sonrasında ise Jimin'e dönüp:
"Benim dolabımda birkaç tane kıyafetin var güzelim. Onlardan giyin geçme bir daha odana."
Demişti. Jimin ise:
"Burada mı giyineceğim?"
Diye sormuştu. Jungkook ise gülümsemiş ve
"Korkma banyoya gideceğim bakmayacağım sana."
Demişti. Evet sevgiliydiler ve evleneceklerdi ancak henüz birlikte olmamışlardı. Jungkook evlenmeden Jimin'e dokunmak istemiyordu. Bu kendisine yanlış geliyordu. Her ne kadar imalarda bulunsa da sevgilisine hiç o anlamda dokunmamıştı. Jimin ise vücudunu Jungkook'a gösterirken çok utanıyordu. Her ne kadar evlenecek de olsalar Jimin bunu yapamıyordu. Jungkook, Jimin'in yanında üstünü rahatça değiştirirken Jimin renkten renge geçiş yapıyordu. Bunun sonucunda ise Jungkook daha fazla utanmasın diye odadan çıkıyordu.
Şimdi de bu durumun yaşanmasını istemiyordu. Bu yüzden hemen banyoya girmişti. O kendi işlerini hallederken Jimin'de üstünü değişmişti.
Jungkook banyodan çıktığında sevgilisinin yatakta oturduğunu görmüş ve hemen yanağını öpüp onu ayağa kaldırmıştı.
"İlk önce kahvaltımızı yapalım. Sonra da babanın cenazesine katılırız."
Demişti. Jimin'in yine morali bozulmuştu.
"Keşke annem de yanımda olsaydı bu günde."
Demişti. Jungkook ise sevgilisine sarılmış ve
"Bebeğim söz veriyorum sana anneni bulacağım. Kavuşturacağım sizi."
Demişti. Jimin'de hemen ona sarılmış ve
"Ben de sana söz veriyorum Jungkook babanı bulacağız."
Demişti. Sonrasında ise ikili birbirlerinden ayrılmış ve el ele tutuşarak odadan çıkıp yemek odasına girmişlerdi. Kraliçe masanın başında oturmuş onları bekliyordu.
"Sonunda uyanmışsınız. Benim babam ölmüş gibi davranıyorsunuz."
Demiş ve Jimin'e dönmüştü.
"Ağlamayı bırakmışsın bakıyorum da. Acın bir gün mü sürdü? Baban adına çok üzülüyorum."
Demişti. Jimin ise bunu dediğinde yere bakıyordu. Canı acıyordu evet ama sürekli ağlaması mı gerekiyordu? Daha yeni yeni kendine gelebilmişti. Jungkook duydukları ile hemen lafa atlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INESTIMABLE/JİKOOK
FanfictionPrens Jungkook'un eşi tüm gezegende aranıyordu. Gezegende ne kadar délicat varsa hepsi saraya toplanmıştı. Prensin eşi ise sarayın zindanında unutulan melez çocuktu. /Yepyeni bir tür bu yüzden birinci bölümü dikkatli okuyun./ /İzinsiz (ç)almayın b...