Bol bol yorum istiyorum çünkü epey uzun bir bölüm. Medya da ki şarkı altta ki büyüdür.
Jimin'de Jungkook'da uyumamıştı bütün gece. Güneş ışıkları odaya vurmaya başladığında Jungkook, Jimin'i zorla ikna etmiş ve uyumasını sağlamıştı. Kendisi ise ona sarılarak birkaç saat de olsa uyumuştu.
Görevlilerin kapıyı çalmasıyla Jungkook aralamıştı gözlerini. Duvardaki işaretlerden ise saatin dokuz olduğunu ders saatlerinin geldiğini anlamıştı. Zorlu bir eğitim sürecine girmişlerdi. Görevliler:
"Prensim uyanmanız lazım ders saatiniz geldi. Ayrıca délicatı da uyandırın onun da öğretmenleri geldi hepsi onu bekliyor."
Demişti. Jungkook ise bıkkınlıkla gözlerini devirmiş ve
"Biraz daha beklesinler. Daha yeni uyandık. Kahvaltı edelim ilk önce. Çalışanlara söyle kahvaltıyı hazırlasınlar."
Demiş ve kendisine sarılarak göğsünde uyuyan miniğe bakmıştı. Dün gece annesinin hasta olmadığının da Jimin'in de annesinden hastalık kapmadığının da farkındaydı prens. Annesi, babası gittiğinde de saatlerce ağlamış sonrasında ise "hasta oldum." yalanını söylemişti. Biliyordu çünkü kendisi de annesi gibi ağlamıştı. Dün gece ise annesinin yine üzgün olduğunu anlamıştı. Sonrasında Jimin ile annesinin arasında ne geçtiyse Jimin'in de annesi gibi üzüldüğünü anlamıştı. Jungkook salak değildi. Her şeyin farkındaydı ancak şimdilik hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranması gerektiğini hissediyordu.
Prens, Jimin'in saçlarını bir müddet okşamış ve sonra saçlarına bir öpücük bırakıp:
"Artık uyanman gerekiyor. Ders saatimiz geldi."
Diye fısıldamıştı. Bunun üzerine ise délicat bir şeyler mırıldanıp daha çok sokulmuştu prense. Jungkook ise Jimin'in bu hallerine gülmüş ve onu biraz iterek yatağa yatmasını sağlamıştı. Délicat sırtüstü yatağa yattığında ise üstüne çıkmış ve
"Eğer şimdi uyanmazsan seni gıdıklamaya başlarım küçük şey. Hemen uyan ve yemek yiyelim kurt gibi acıktım. Biraz daha uyursan açlıktan seni yiyeceğim."
Demişti paisible. Jimin ise o kadar derin uyuyordu ki hareket bile etmemişti. Bunun üzerine ise prens:
"Benim suçum yok bunu sen istedin."
Demiş ve küçük çocuğu gıdıklamaya başlamıştı. Jimin ise ilk önce kendisine dokunan eller yüzünden uyanmış sonrasında ise ayılma bile ayılmadan gelen hisle gülmeye başlamıştı.
Jimin güldükçe Jungkook daha çok gıdıklıyor. Jungkook gıdıkladıkça ise Jimin daha çok gülüyordu. Bu döngü Jimin gülmekten nefessiz kalana kadar devam etmişti. Çocuğun zor nefes aldığını fark eden prens ise korku ile durmuş ve Jimin'in iyi olup olmadığını kontrol etmeye başlamıştı. İyi olduğunu anladığında ise küçüğün saçlarını öpmüş ve
"Her zaman gül. Gülmek sana çok yakışıyor. Bir daha hasta bile olsan ağlama olur mu çünkü göz yaşların güzel yüzüne yakışmıyor."
Demişti. Jimin ise cevap vermemişti. Jungkook cevap alamayacağını fark ettiğinde hemen yataktan kalkmıştı.
"Hadi aşağıya inelim. Kahvaltı yapmamız gerekiyor. Sonra da derslerimiz var."
Demişti. Jimin ise hiç kalkmak istemiyordu.
"Kalkmasak. Benim çok uykum var biraz daha uyusak."
Prens hemen yatağa geri çıkmış ve hala yatar pozisyonda olan çocuğu oturur pozisyona getirmişti.
"Biliyorum uykun var. Benim de var ama derslere girmezsek kraliçe kızabilir. İnan bana uykun açılacak birazdan. Sonrasında söz dersler bittiği gibi uyuyacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INESTIMABLE/JİKOOK
FanfictionPrens Jungkook'un eşi tüm gezegende aranıyordu. Gezegende ne kadar délicat varsa hepsi saraya toplanmıştı. Prensin eşi ise sarayın zindanında unutulan melez çocuktu. /Yepyeni bir tür bu yüzden birinci bölümü dikkatli okuyun./ /İzinsiz (ç)almayın b...