Eğitmenler gittikten sonra Jimin kendisini tekrar yatağa bırakmıştı. Canı sıkılıyordu ve eğlenebileceği hiçbir şeyi yoktu. Odadan da çıkmak istemiyordu çünkü kraliçe ile karşılaşma ihtimali vardı. Buraya gelmesinin üstünden birkaç gün geçse bile o sarayda yaşamak istemiyordu. Ailesini özlemişti ve her ne kadar korksa da babasıyla olmak istiyordu çünkü babası ona, o olay dışında, hep iyi davranırdı ve onunla vakit geçirirdi. Burada ise yapayalnızdı. Sonra aklına annesi geldi. Bir daha asla göremeyecekti annesini. Bu gerçekle birlikte ağlamaya başlamıştı küçük olan çünkü annesi ona savaş bittiğinde geri geleceğim küçüğüm bizi kısa süreliğine dünyaya yolluyorlar demişti şimdi ise kraliçe asla annesinin geri dönmeyeceğini söylemişti küçük olana.
Jimin yatağında yorganını kendisine çekmiş, yastığında sarılarak ağlıyordu. O sırada içeri prens girmişti. Dersi yeni bitmişti ve yeni öğretmeni gelmeden önce ders işlediği saray kütüphanesinden kaçarak arkadaşının yanına gelmişti. Akşama kadar bir sürü dersi vardı ve arkadaşından henüz özür dilememişti. Kendisini derse verememiş ve bulduğu ilk fırsatta arkadaşının yanına gitmişti. Şimdi ise arkadaşını ağlarken görmek onu üzmüştü. Hemen arkadaşının yanına gitmiş ve yorganın altına girip yastığı arkadaşının kolları arasından almıştı. Sonrasında ise küçüğe sarılmıştı.
"Özür dilerim. Sana bağırmamalıydım hata ettim. Lütfen ağlama."
Demişti. Çocuğun neden ağladığını bilmese de içinde bir huzursuzluk hissetmeye başlamıştı.
"Neden ağlıyorsun? Benim yüzümden mi? Çok özür dilerim senden."
Demiş ve daha sıkı sarılmıştı. Délicat ise ona sarılan paisibleye sıkıca sarılmış ve
"Sizin yüzünüzden değil prensim. Ailemi özledim. Ben burada kalmak istemiyorum daha fazla. Ben babamla birlikte olmak istiyorum evime gitmek istiyorum. Sizin eviniz çok büyük ve ben içinde tek başımayım. Özür dilerim ama gitmek istiyorum."
Demişti. Jungkook ise duydukları ile biraz geri çekilmişti.
"Özür dilerim seni tek bırakmamalıydım. Ailenin yanında olmaması ne kadar kötü ben de çok iyi biliyorum."
Demiş ve délicatdan ayrılıp sırtüstü uzanmıştı. Sonrasında ise ona şaşkınca bakan çocuğa omuzuna yatmasını söylemişti. Küçük olan paisiblenin omuzuna yatmış ve onu dinlemeye başlamıştı.
"Belki biliyorsundur babam iki yıldır yok. Çok uzaklara gitti ve ben nereye gittiğini bilmiyorum. Annem arkasından çok ağladı ama bana babamın geri geleceğini söyledi. Anneme inanmaktan başka ne yapabilirim ki? Fakat içimde bir ses var Jimin babamın asla geri gelmeyeceğini söylüyor bana ve ben onu çok özlüyorum. Bir ara annem de gitti böyle çok uzağa ama babam kadar kalmadı. Babam demişti ki "İnsanlarla savaşmak için dünyaya gitti." sonrasında ise çok kalmadan geri geldi. Annem dünyaya gidince babam da gitmişti peşinden. Küreyi bana bırakmışlardı. Çok korkmuştum Jimin. Annem ve babam benden ayrıldılar. Beni buraya bırakıp dünyaya gittiler bir daha geri dönmeyecekler sandım. Babam küreyi ve beni bir odaya kapatıp gitmişti. Çok küçüktüm sakın küreye zarar verme demişti. Küre benimdi bir süre ve onun verdiği yük de beni yormuştu. Sonra geri geldiler. Senin ailen de gelecek."
Demiş ve délicat'a dönmüştü.
"Eğer dönmezlerse bile artık ben varım. Ben senin ailen olurum."
Demiş küçük çocuğun saçlarına bir öpücük bırakmıştı. Her ne kadar küçük çocuk da olsalar onlar gelecekte eş olacaklardı ve bunun farkına varmaya başlamışlardı. Jimin farkında olmasa da Jungkook artık her şeyi anlamaya başlamıştı Jimin onun tek gerçek ailesiydi. Annesi de babası da gidecekti geçmişte ki gibi yanında Jimin olacaktı bu sefer ve bir gün Jimin'de giderse o zaman her şey bitecekti ikisi için de çünkü gerçek eşlerden biri ölünce diğer taraf da ölürdü içten içe. Çok geçmeden ise fiziksel olarak biterdi süreleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INESTIMABLE/JİKOOK
FanfictionPrens Jungkook'un eşi tüm gezegende aranıyordu. Gezegende ne kadar délicat varsa hepsi saraya toplanmıştı. Prensin eşi ise sarayın zindanında unutulan melez çocuktu. /Yepyeni bir tür bu yüzden birinci bölümü dikkatli okuyun./ /İzinsiz (ç)almayın b...