18. Bölüm

2.7K 254 96
                                    

Jimin sevgilisinin kucağında kaçma planları yapıyordu. Bu gece Jungkook uyuyakaldığında kaçacaktı. Jimin düşüncelere dalmış bir şekilde dururken Jungkook altından sıyrılmış ve yataktan kalkmıştı. Başı Jungkook'un göğsünden yastığa düşen Jimin ise hemen sevgilisine bakmıştı. Nereye gidiyordu?

Jungkook merakla kendisine bakan sevgilisine yaklaşmış ve dudaklarına bir öpücük bırakıp:

"Tuvalete gidiyorum Sevgilim. Hemen geleceğim. Ayrıca yiyecek veya içecek bir şeyler ister misin?"

Demişti. Jimin ise başını olumsuz anlamda sallamıştı. Konuşmaya bile enerjisi yoktu. Jungkook odadan çıktıktan sonra ise daha çok ağlamaya başlamıştı. Nasıl bırakıp gidecekti sevgilisini? Nereye gidecekti? Jungkook'dan başka kimsesi yoktu ki. Babası kolları arasında ölmüştü. Annesi ise büyük bir ihtimalle yeni bir aile kurmuştu. Düşününce fark etmişti Jimin gerçekten de kimsesi yoktu. Bir tek Jungkook vardı ve "ona da zarar vereceğim" düşüncesi yüzünden onu terk edecekti. Jungkook odaya geri döndüğünde ise Jimin hala bunları düşünüyordu. İçinde bir ses "Jungkook beni bırakma, ben seni bıraksam bile beni bırakma." Diyordu. Diğer bir ses ise "Eşyalarını topla ve git buradan sen ona zarar veriyorsun." Diyordu. Jimin ise onun da kollarının arasında ölmesini kaldıramazdı. Babasının ölümünde tek suçlu olarak kendisini görüyordu. Bu yüzden Jungkook'dan uzaklaşacaktı. Ona da zarar vermemek için. Bilmiyordu ki Jungkook'a en büyük zararı ondan uzaklaşırsa verecekti.

Jungkook elinde ki su şişesi ile sevgilisinin yanına oturmuş ve onu dikleştirmişti.

"Bebeğim en azından su içsen. Yazık değil mi sana da? Senin günahın ne? Neden kendine bu kadar kötü davranıyorsun?"

Demişti. İçinden geçenleri hissediyordu prens. Jimin'in aklından o an geçenler sadece evden kaçmak değildi çünkü. Kendisini suçluyordu. Ölmek, kendisini öldürmek istiyordu. Sonra aklına kendisini öldürürse Jungkook'un da zarar göreceği görüyordu. Paisible'nin bünyesi güçlüydü ancak eşinin ölümü onu anında yıkardı. Ölmezdi ama ölmekten beter olurdu. Bu yüzden bu düşünceyi silmeye çalışıyordu délicat aklından.

Jimin kendisine sorulan soru ile başını olumsuz anlamda sallamıştı.

"Yazık değil bana. Benim yüzümden oldu hepsi. Kabul etmeliydim teklifini. Yıllardır özlüyordu beni en azından bir gece olsun kalmalıydım onunla. Ne kadar kötü bir evladım ben."

Demiş ve tekrar ağlamaya başlamıştı. Jungkook ise:

"Kendine haksızlık ediyorsun güzelim. Bizimle kalmasını istedin. Baban seni gördüğü için mutluydu. Seni görmek bile yetmişti ona. Bence bunun suçlusu sen değilsin. Yapma bunu kendine."

Demişti. Jimin ise cevap vermemiş ve ağlamaya devam etmişti. Jungkook sonrasında saate bakmıştı. Saat epey geçmişti ve Jimin saatlerdir yemek yememişti. Délicatlar gerçekten çok narin varlıklardı. Bir paisible günlerce yemek yemeden durabilirsin ancak bir délicat bir öğünü bile atlasa bünyesi zayıflardı. Bir gün boyunca yemek yemediğinde ise anında vücutları yorgun düşerdi. Bu yüzden birçok aile çocuklarının délicat olmasını istemezdi çünkü onlar ekstra ilgi istiyorlardı.

Jungkook sevgilisini yatağa yatırmış ve

"Beni bekle güzelim. Yiyecek bir şeyler getireceğim."

Demişti. Jimin ise itiraz bile edemiyordu. Ağlamaktan ve açlıktan aşırı yorgun düşmüştü. Nasıl kaçacağı hakkında en ufak bir fikri bile yoktu o an. Hareket etmekte bile zorlanırken nasıl kaçacaktı ki?

➕➕➕➕➕➕➕➕

Jungkook saray mutfağına girmiş ve hemen sevgilisine bir şeyler hazırlamaya başlamıştı. Çalışanlar ne kadar biz yaparız Efendim deseler de Jungkook kendisinin yapmak istediğini söylemişti. Birkaç çalışandan yapacağı yemeğin malzemeleri doğramalarını istemişti sadece. Kısa bir süre sonra ise Jimin'in en sevdiği yemeği yapmıştı. Sıcak yemekle birlikte odasına çıktığında Jimin'i yine ağlarken bulmuştu. Kolay şeyler yaşamadığının farkındaydı bu yüzden ona ağlama diyemiyordu. Sadece ağlayıp rahatlamasını itiyordu.

INESTIMABLE/JİKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin