Jungkook kucağına bayılan eşini hemen yatağa taşımış ve bornozlu olmaları umrunda olmadan odadan çıkmış ve kapıda ki muhafıza
"Hemen şifacıya de buraya gelsin."
Demiş ve geri odaya dönmüştü. Hemen eşinin bornozunu çıkarıp rahat şeyler giydirmişti. O giydirdiği anda içeri şifacı girmişti. Kendisi hala bornozla duruyordu. Şifacı krala bakmış ve
"Kralım sorun nedir?"
Demişti. Jungkook ise yatağa eşinin yanına oturmuş ve eşinin elini tutmuştu.
"Duş alıp çıktık. İçinden birisiyle konuşmaya başladı. Kavga ediyor gibiydiler. Beynine girmeye çalıştım ama yapamadım. Sonra üstümüze dolap düşüyordu. Onu alıp buraya getirdiğimde de bayıldı. Yüzünde çatlaklar gördüm. Gözleri kıpkırmızı oldu birkaç saniyeliğine."
Demişti telaşla. Şifacı ise hemen kraliçeyi incelemeye başlamıştı. Jungkook ise kapıya ilerlemiş ve muhafızdan bu sefer büyücüyü çağırmasını istemişti. Şifacı bu durumdan çok iyi anlamazdı. Sadece sağlığı iyi mi diye bakabilirdi.
Şifacı kraliçeyi incelemiş ve
"Efendim iyi gözüküyor. Beyninde kavga ettiği şey yüzünden bayılmış olabilir. Bunu benden iyi büyücü anlar. Tek diyebileceğim yakında uyanır. Korkmayın."
Demiş ve odadan çıkmıştı. O çıktığında ise Jungkook üstünü değiştirmişti. Sonra eşine dönmüştü. Saçları ıslaktı. Hemen banyoya gidip saç kurutma makinesini almış ve eşinin saçlarını kurutmaya başlamıştı. Jimin saçlarını kurutmadan dolaşınca anında başı ağırır günlerce baş ağrısı çekerdi.
Büyücü kapıyı çalıp içeri girdiğinde kral kraliçelerinin saçlarını kurutuyordu. Kral büyücüye bakmış ve
"Bana bir dakika verin saçlarını kurutayım."
Demişti. Büyücü ise beklemeye başlamıştı. Jungkook eşinin saçlarını kurutunca saç kurutma makinesini yatağın yanına bırakmış ve büyücüye artık bakmasını söylemişti. Büyücü ise eşine yaklaşmış ve elini eşinin üzerine tutmuştu. Ona dokunmuyor sadece elini ona doğru tutuyordu. Büyücü gözlerini kapatmış ve bir şeyler fısıldamıştı. Sonrasında ise yavaşça kaşlarını çatmaya başlamıştı. Jungkook merakla ona bakarken büyücü hemen gözlerini açmış ve geri adımlamıştı.
"Öldürecek. Herkesi öldürecek. Kendisi de dahil herkesi öldürecek. Eğitilmeli. Bağlanmalı. Eli ayağı bağlanmalı. Onu eğitmelisiniz. Size itaat etmeli. Yoksa öldürecek. Herkesi, yaşayan her şeyi öldürecek."
Demişti büyücü korkuyla. Jungkook ise telaşla ayağa kalkmış ve ona bakmıştı.
"Neler oluyor? Kim öldürecek? Ne diyorsun sen?"
Demişti telaşla. Büyücü ise kraliçeye bakmış ve
"Öldürdü bile. Öldürmeye de devam edecek. Kendini de öldürüyor. Sırada siz varsınız. Ben varım. Şifacılar var. Hepimizi öldürecek. Gezegenimizi yok edecek. Türümüzü yok edecek ama kendisi de ölecek. Kendisini öldürmek istiyor."
Demişti. Titriyordu. Bir nevi kriz geçiriyordu. Jungkook büyücünün kollarından tutmuş ve onu sarsmaya başlamıştı.
"Kendine gel. Ne oluyor? Kim öldü? Anlat bana hadi. Eşime ne oluyor?"
Demişti. Büyücü ise odada sadece bir yere bakmış ve daha çok titremeye başlamıştı.
"Beni öldürecek. Sana anlatmamı istemiyor. Kendisini de öldürecek çünkü size anlatmak istiyor. Sizi de öldürecek çünkü onu bırakacağınızdan korkuyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INESTIMABLE/JİKOOK
FanfictionPrens Jungkook'un eşi tüm gezegende aranıyordu. Gezegende ne kadar délicat varsa hepsi saraya toplanmıştı. Prensin eşi ise sarayın zindanında unutulan melez çocuktu. /Yepyeni bir tür bu yüzden birinci bölümü dikkatli okuyun./ /İzinsiz (ç)almayın b...