Jimin sabah uyandığında Jungkook'un kollarının arasında olmaya alışıktı. Ne zaman Jungkook ile uyusa en güzel uykusunu çekiyordu. Bu yüzden de genellikle Jungkook ile uyuyordu. Jimin sarıldığı bedenin hala uyuduğunu düşünerek kalkmış ve saçlarına bir öpücük bırakıp sevdiğinin yüzünü incelemeye başlamıştı. Aldığı öpücükle prens ne kadar gülmemeye çalışsa da yapamamış ve gülümseyerek gözlerini açmıştı.
"Günaydın sevgilim bakıyorum da sabah sabah beni öpücüklere boğuyorsun."
Demişti. Jimin ise utanmış ve kendisini Jungkook'un göğsüne sakalamaya çalışmıştı.
"Deme ya öyle. Utanıyorum işte."
Demişti. Jungkook ise:
"Dün bir sürü şey diyen bendim zaten bir de utanıyormuş beyefendi. Şuna bak ne kadar da sevimli utanıyor."
Demişti göğsüne yüzünü gömen sevgilisine. Jimin ise:
"Ama dün çok yorgundum. O yüzden öyle saçmaladım."
Diyordu. Prens kucağında ki sevgilisinin saçlarını okşamış ve
"Dün bana bir soru sormuştun Jimin. Onun cevabını cidden merak ediyor musun?"
Diye sormuştu. Jimin ise kafasını kaldırmış ve şaşırarak sevgilisine bakmıştı.
"Hangi soruyu diyorsun sevgilim?"
Demişti. Jungkook ise:
"Ne zaman evleneceğiz diye sormuştun. Cidden merak ediyor musun?"
Demişti. Jimin ise bir müddet susmuş ve sonrasında başını olumlu anlamda sallamıştı. Yıllardır kraliçe olmak için eğitim alıyordu ve Jungkook'un eşi olarak anılıyordu ancak hala evlilik konusu konuşulmamıştı. Kral veya kraliçenin ölümü durumunda küçük yaşlarda bile veliahtlar evlendirilebiliyordu ancak kraliçe hala yaşadığı için Jimin ve Jungkook ikilisinin evliliği gün yüzüne çıkmamıştı. Jimin ise artık gerçek anlamda bir Jeon olmak istiyordu. Jungkook'un da ondan bir farkı yoktu. Jimin'in bir Jeon olmasını istiyordu.
Jimin'in reşit olmasına ise günler kalmıştı. On sekiz yaşına girecekti ve eğer isterse prens ile evlenebilecekti. Bir zorunluluk olmadan. Jungkook sevgilisi ile yüz yüze gelmiş ve
"Jimin bu konuyu ben de çok düşünüyorum sevgilim. Seninle bir eş olma düşüncesi beni deli gibi sevindiriyor ve eğer istersen reşit olduğunda seninle evlenmek isterim."
Demişti. Jimin ise:
"Ben de isterim prensim. Biliyorsunuz evli olmadığımız için çalışanların yanında rahat olamıyoruz. Ya da sürekli bir araya gelmemize izin vermiyorlar. Evli değilsiniz, sürekli birlikte olamazsınız diyorlar ve ben bıktım bu durumdan. Eşiz, Tanrı'lar bizi eşleştirdi ama inesler izin vermiyor şaka gibi. Bıktım bu durumdan. Gizli gizli buluşmaktan, gizli gizli sizi öpmekten bıktım prensim."
Demişti. Jungkook ise:
"O zaman bugün gidip çift taçlarımızı yaptıralım güzelim. Artık tamamen bir olalım."
Demişti. Jimin ise şaşırmış ve hemen yataktan kalkmıştı.
"Cidden taçlarımızı şimdi mi yaptıracağız? Kraliçe çok kızmaz mı?"
Demişti. Çift taçları inestimable halkının kendine ait bir çalışmasıydı. Bu taçlar çiftlere özel yapılırdı ve bunları takan çiftler birbirlerinin her hareketini hissederdi. Örneğin délicat kaybolduğu anda eşi onu bulabilirdi veya paisible yaralandığı zaman eşi onu hisseder ve onun olduğu yere hemen bir ambulans yollayabilirdi. Bu türün neredeyse hepsi bu tacı kullanırdı. Kimisi ise mahremiyet özgürlüğü olmadığı gerekçesi ile kullanmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INESTIMABLE/JİKOOK
FanfictionPrens Jungkook'un eşi tüm gezegende aranıyordu. Gezegende ne kadar délicat varsa hepsi saraya toplanmıştı. Prensin eşi ise sarayın zindanında unutulan melez çocuktu. /Yepyeni bir tür bu yüzden birinci bölümü dikkatli okuyun./ /İzinsiz (ç)almayın b...