Jungkook şaşkınlık içerisinde uyanan eşine bakmıştı. Eşi hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Jungkook eşi korkuyla etrafa bakmaya başladığında hemen ona sarılmış ve
"İyisin dimi güzelim?"
Demişti. Muhafızlar ise kraliçe uyanınca rahatsızlık vermemek için odadan çıkmıştı. Jimin bir müddet sakinleşmeye çalışmış ve nefesi düzene girince de ağlamaya başlamıştı. Öleceğini hissetmişti ve karşı koyamamıştı. Jungkook ağlayan eşinin saçlarını okşamaya ve onu biraz sakinleştirmeye çalışmıştı.
"Sevgilim sakin ol. İyisin güzelim. Hala benimlesin."
Demişti. Jimin ise eşine sımsıkı tutunmuş ve ağlarken zor da olsa konuşmaya çalışmıştı.
"Öldü-öldürecekti b-beni."
Demişti. Jungkook eşinin saçlarını koklamaya devam ederken yatağa yatmış ve eşini tamamen kucağına yatırmıştı.
"Artık güvendesin güzelim. Ben buradayken sana zarar veremez o şey. İzin vermem buna."
Demişti. Jimin yavaşça başını kaldırmış ve
"Güvende değilim. Hiçbirimiz değiliz. Sana zarar verecek. Bana da zarar verecek herkese verecek. Öldürecek hepimizi. Hedefi ben değilim sensin. Seni istiyor. Seni benden almak istiyor."
Demiş ve daha çok ağlamaya başlamıştı. Jungkook ise eşinin yanaklarına elini koymuş ve alınlarını birbirine yaslamıştı.
"Bizi ayıramaz güzelim. Beni senden kimse ayıramaz. Öldürmeye çalışsa bile umrumda değil. Sana zarar vermesin yeter."
Demiş ve eşini öpüp geri çekilmişti.
"O şey neyse annemi de öldürdü. Kendisi söyledi bana. Seni öldürmeye çalışmadan önce söyledi."
Demişti. Jimin ise hemen kafasını kaldırmış ve
"Jungkook sana söylemek istediğim şey buydu. O şey ne bilmiyorum ama benim içimde. Yemin ederim benim içimde bir yerlerde onu hissediyorum. Seninle evlendiğim günden beri onu hissediyorum. Yemek yerken, uyurken, yürürken her anımda onu hissediyorum. Dün gece de hissettim. İzledi bizi. Hissetti bizi. O gün, taç için savaştığımız gün ilk kez duydum onu. Anneni öldürürken duydum onu. Günlerdir ben yaptım diye kendimi suçluyordum ama hayır ben yapmadım. O her neyse o yaptı."
Demişti. Kriz geçirecek gibi ağlıyor ve titriyordu. Çok korkuyordu ve bunu belli etmeden duramıyordu. Jungkook eşine sıkıca sarılmıştı. Gerçekten bir ay içerisinde bir sürü olay üst üste gelmişti ve Jimin zorla hayata tutunuyor gibiydi. Psikolojik olarak çökmüştü ve ona tek yardımcı olabilecek kişi eşiydi. Aynı şey Jungkook için de geçerliydi. Jimin'den başka kimsesi kalmamıştı. Zaten bir annesi bir de Jimin vardı. Annesinin ölümünden sonra ise kendisine bir söz vermişti.
"Tek aileni, eşini asla ama asla bırakmayacaksın. Ona zarar gelmesini engelleyeceksin. O senin tek hazinen, onu hiçbir şeye değişmeyeceksin. Kendi canına bile. Gerekirse onu kendinden ön planda tutacaksın ama onu koruyacaksın. Onu herkesten, kendinden bile koruyacaksın."
Jungkook'un küçüklüklerinden beri göz bebeğiydi Jimin. Düşse hemen yardıma koşar sonra saatlerce "Onu niye koruyamadım." diye ağlardı. Ya da Jimin ağladığında onu ağlatanların ölmesini dilerdi her gece. Bazen onu alıp tüm evrenden saklamak isterdi. Bazı geceler yanına gider saatlerce kraliçeden habersiz onunla vakit geçirirdi ve Jungkook emindi. Jimin'in tek bir gülüşü için tüm gezegeni yok edebilirdi.
Jimin bir müddet eşine sarıldıktan sonra yavaşça uzaklaşmış ve
"Büyücü öldü mü?"
Diye sormuştu. Jungkook ise eşinin dediğine şaşırmıştı. O baygındı bu olaylar olurken. Duymuş muydu yoksa olanları?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INESTIMABLE/JİKOOK
FanfictionPrens Jungkook'un eşi tüm gezegende aranıyordu. Gezegende ne kadar délicat varsa hepsi saraya toplanmıştı. Prensin eşi ise sarayın zindanında unutulan melez çocuktu. /Yepyeni bir tür bu yüzden birinci bölümü dikkatli okuyun./ /İzinsiz (ç)almayın b...