Jungkook odadan çıktığı gibi kral odasına girmişti. Buraya kimse giremezdi. Odaya girdiği gibi kapının arkasına çökmüş ve hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Jimin'in söyledikleri onu çok üzmüştü. Eşinin böyle hissettiğini bilmiyordu. Her zaman ona aile eksikliğini yaşatmadığını yeni bir aile olduklarını düşünürdü. Bu sarayın ona hapis olduğunun da farkında değildi. Burası onun için ikisinin yuvasıydı. Jungkook bunları düşünürken şifacılar sarayda koşuşturmaya başlamıştı. Her yerde kralı arıyorlardı. Şifacılar kralı bulmak için odasının önüne gelmiş ve kapıyı çalmışlardı. Kapıyı açan ise kral değil kraliçeydi. Şifacılar şaşırarak Jimin'e bakmıştı. Jimin'in gözlerinin altında ki yıldızlar yok olmuştu. Jimin kendisine bakan şifacıya:
"Neden geldiniz buraya? Bir sorun mu var?"
Demişti. Şifacılar ise neden geldiklerini hatırlamışlardı.
"Efendim kral nerede? Ana kraliçe..."
Demiş ve susmuşlardı. Jimin şifacılara endişeyle bakmış ve
"Ne oldu? Ana kraliçe iyi mi?"
Demişti. Şifacı ise başını olumsuz anlamda sallamış ve
"Bünyesi kara büyüye dayanamadı. Üzgünüz kraliçem. Ana kraliçeyi kaybettik."
Demişti. Jimin ise şaşkınlıkla ağzını açmıştı. Bu doğru olamazdı. Daha demin yaşananlardan sonra bunu Jungkook'a nasıl söylerdi? Jimin derin bir nefes almış ve
"Krala ben söylerim. Siz çekilebilirsiniz."
Demiş ve bir adım atmaya çalışmıştı ancak başı dönünce durmuştu. Şifacılar hemen kraliçenin yanına gitmiş ve düşmemesi için onu tutmuşlardı.
"Kraliçem siz iyi misiniz? Yıldızlarınız silinmiş."
Demişti şifacı. Jimin ise şifacıya korkuyla bakmış ve
"Ne demek yıldızlarım silinmiş."
Demiş ve şifacının elini savurup koşarak odalarına girmişti. Aynanın karşısına geçip kendisini incelediğinde ise nefesi kesilmişti. Jungkook'un her gece üstünü öptüğü yıldızları yoktu. Bunlar onların çok sorunsuz ve herkesi kıskandıracak bir ilişkileri olacağının temsilcisiydi. Şimdi ise yoktular. Jimin korku ile eskiden yıldızların olduğu yere dokunmuştu ama yoktu. Elleri titremeye başlamıştı. Hemen eşini bulması gerekiyordu. Bir sıkıntı vardı.
Jimin tökezleyerek odadan çıkmış ve olabildiğinde hızlı bir şekilde eşini aramaya başlamıştı ancak eşinin tacından sinyal alamıyordu. Jungkook sinirle tacı çıkarıp odanın bir köşesine fırlatmıştı.
Jimin neredeyse bütün odalara baktıktan sonra kral odasının önüne gelmişti. Kapıyı açmaya çalıştığında ise kapı açılmamıştı. Kilitli değildi ancak önünde bir engel var gibiydi. Jimin:
"Jungkook kapıyı aç sevgilim lütfen."
Demişti. Aldığı cevap ise bir hıçkırıktı. Jimin eşinin ağladığını fark ettiğinde ona bunları nasıl söyleyeceğini düşünüyordu.
"Jungkook aç kapıyı hadi."
Demişti. Jungkook ise sessizce:
"G-git buradan."
Demişti sadece. Konuşurken hıçkırıyor hıçkırdıkça daha çok ağlıyordu. Jimin yavaşça eğilmiş ve eşi gibi kapya yaslanmıştı.
"İyi açma kapıyı ben de burada beklerim. Zaten başım da dönüyor ayakta duramıyorum. Seni ararken de her yere çarptım ayağım da açıyor. Yürüyemem de şimdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INESTIMABLE/JİKOOK
FanfictionPrens Jungkook'un eşi tüm gezegende aranıyordu. Gezegende ne kadar délicat varsa hepsi saraya toplanmıştı. Prensin eşi ise sarayın zindanında unutulan melez çocuktu. /Yepyeni bir tür bu yüzden birinci bölümü dikkatli okuyun./ /İzinsiz (ç)almayın b...