14. Bölüm

2.9K 301 123
                                    

Yıllar sonra
Jimin 17, Jungkook 19 yaşında

Jimin etrafı incelemiş ve yavaşça odadan çıkmıştı. Yakalanmak istemiyordu. Hem çok terliydi hem de çok yorgundu. Artık dersleri günlere bölmüşlerdi. Bir günde bütün dersleri değil de bir günde bir dersi görüyordu délicat. Bugün dans günüydü ve öğretmeni Alexander git gide acımasızlaşıyor en küçük bir yanlış hareketinde tekrar yaptırıyordu. Jimin neredeyse yedi saattir dans etmenin verdiği yorgunluk ile daha fazla dayanamamış ve kaçma kararı almıştı. Dans öğretmenine susadığını söylemişti. Bay Alexander ise buna bile sadece beş dakika vermişti. Jimin ise gidip gelmesinin bile an az on dakika tutacağını söylediğinde:

"Sen çalış ben sana su getiririm."

Cevabını almıştı. Bay Alexander çıktığı anda ise hemen odadan çıkmıştı veliaht. Evet aradan yıllar geçmesine rağmen rütbesi hala verilmemişti ve halk ona sadece veliaht diyordu. Bu durum kendisini rahatsız etmiyordu. Zaten bir veliaht prens vardı iki veliaht prens olmasını istemiyordu. E prenses de olmak istemediğine göre sadece veliaht olarak anılmak zorunda kalmıştı.

Jimin etrafı incelemiş ve yavaş adımlarla dışarı merdivenlere doğru ilerlemişti ancak tam inecekti ki alt katta mutfaktan Alexander'ın çıktığını görmüştü. Geri dönüp yine çalışmak istemiyordu. En azından bir saat ara vermek istiyordu. Katta ki diğer odalara da girse Alexander onu bulabilirdi. Giremeyeceği tek oda vardı ve Jimin bu odaya rahatlıkla girebilirdi. Bu oda ise sevdiği kişinin odasıydı. Prensin odası...

Jimin hemen kendi odasının yanında ki odaya girmiş ve yeni düzeltildiği belli olan yatağın kenarına saklanmıştı. Alexander'ın onu aradığını duyabiliyordu ancak hiç tekrar dans etmek istemiyordu. Dün Jungkook ile çok fazla kılıç eğitimi görmüştü ve bu yüzden her yeri ağrıyordu. Gecesinde ise sevgilisiyle sohbet etmiş uyumamıştı. Hem yorgun hem de uykusuz yedi saattir dans ediyordu. Kendi kendine tekrar etti o an.

"Bir daha asla dans eğitimi göreceğim dünden önce ki gün kendimi yormayacağım."

O kendi kendine konuşurken odanın kapısı açılmış ve içeri birisi girmişti. Jimin yerine daha çok saklanırken birden bire önüne gelen beden ile ilk başta korkmuş sonrasında ise rahatlamıştı. Jungkook şaşkın bir şekilde kendisine bakıyordu. Genelde sabahları Jungkook'un odasına girmezdi Jimin.

"Jimin sen neden buradasın."

Demişti prens nefes nefese. Spordan geldiği belliydi. Jimin sevgilisinin dersten kaçtığını bilmesini istememişti o an bu yüzden hemen konuyu dağıtmaya çalışmıştı.

"Sevgilim sen miydin? Bir an kim kapıyı çalmadan odana girdi diye kızacaktım. Ayrıca ne bu halin ter içinde kalmışsın. Git hemen duş al hasta olursun çok üzülürüm sonra."

Demiş ve ayağa kalkıp Jungkook'u odanın içinde ki duşa doğru sürüklemeye çalışmıştı. Çalışmıştı diyorum çünkü ne kadar iterse itsin Jungkook bir milim bile kıpırdamamıştı.

"Aaaa Jungkook gidip duş alsana. Niye burada dikiliyorsun?"

Demişti. Jungkook ise Jimin'i incelemiş ve

"Sen kimden kaçıyorsun bakalım?"

Demişti. Jimin ise etrafa bakmaya başlamış ve

"Kimseden kaçmıyorum. Odada canım sıkıldı geldim senin odanı karıştırıyorum."

Demişti. Etrafı inceliyordu çünkü Jungkook'un gözlerine bakarak yalan söyleyemiyordu. Prens tek kaşını kaldırmış ve

INESTIMABLE/JİKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin