İçinde Resul daddynin bulunduğu acayip tuhaf bir bölüm oldu.Umarım bana sövmezsiniz,teşekkürler.İyi okumalar .d 🤷♀️🤭
Aybike'den...
"Hasta 18 yaşında,erkek.Yaklaşık 12 saattir besin ve su vücuduna girmemiş.Enfeksiyona bağlı ateşten havale geçirmişBedenin sağ tarafı kasılmış,dudaklarda morarma ve çenede kitlenme var.Bilinci kapalı ve vücudun belirli noktalarında açık yaralar var.Nabzı düşmeye devam ediyor."
"Tamam hadi hızlı olun bir an önce içeriye alalım.Hadi,hadi!!."
Her şey bir kabus olmalıydı..Berk bayıldıktan 2 saat sonra jandarma ekipleri bizi bulmuştu.Çağırılan ambulans ile kamp alanımız olan Tekirdağ'da bir hastaneye getirilmiştik ve az önce de sedyeye konan Berk doktorların koşar adımlarıyla içeri alınmıştı.
"Aybike hadi gel sana da baktıralım."diyen ağabeyime boş gözlerle bakarak önüme dönmüştüm.
Herkes oyundan birkaç saat sonra kamp alanına döndüğünde bizim yokluğumuzu farkedip beklemişler.Ancak hava kararmaya başlayınca jandarma ile beraber aramışlar.
"Aybike hadi güzelim.Gel kantine inelim bak 12 saattir bir şey yiyip içmemişsiniz."diyen Asiye'nin zorlamasıyla Doruk ile beraber üçümüz kantine indik.
"Hadi birkaç ısırık al şu tostan bari Aybike."diyen Doruk'u kırmamak adına midem alabildiğince birkaç ısırık aldım.
Midem bulanmaya başladığında sadece su içmeye odaklanmıştım.Burak hoca ve bir polis memuru yanımıza gelmişti.
"Duyduğunuz şu tüfek sesi..Ormanın o gittiğiniz diğer tarafında yasak avlanma yapılıyormuş.Siz de bundan korkarak şu patikadan aşağı sapmışsınız.Bulunduğunuz yer gölün 100 metre ilerisiymiş.Keşke biraz daha ilerleyebilseydiniz de kayıkçılardan yardım alsaydınız."diyen polis memuru elinde ormanın bir krokisini bana göstermişti.
"Aybike kızım,iyi misin yavrum?!"diye koşarak gelip bana sarılan babamın kollarında yeniden ağlamaya başlamıştım.
"B..ben iyiyim.Baba,Berk..."
"Şşşt tamam yavrum,bak Berk de iyileşecek."diyip yeniden sıkıca bana sarılmıştı.Annem de ağlayarak gelip bana sarıldığında kendimi saatlerdir hissettiğim yalnızlıktan bir nebze de olsa arınmış gibi hissetmiştim.
Ama Berk içeride yaşamak için debeleniyordu,acı çekiyordu...
"Alo..Merhabalar geldiniz mi?..Tamam çocuklar size eşlik etmek için geliyor."
Burak hoca telefon konuşmasını yaptıktan sonra bize döndü.
"Doruk..Berk'in babası Resul Özkaya gelmiş Amerika'dan.Ve tabii Akif Bey de gelmiş.Şu an hastanenin bahçesine varmak üzereymiş,sen gidip alıp gel evladım."diyen Burak hocanın sözüyle Doruk bahçeye fırlamıştı.
Biz de hep beraber Berk'in içeride tedavisinin yapıldığı koridora gidip sandalyelere oturduk.Annem ve Asiye sırtımı sıvazlayıp saçlarımı okşarken ben hala usul usul ağlamaya devam ediyordum.
Ya Berk'e bir şey olsaydı...Düşüncesi bile kendimi ordan oraya atarak çığlık atma isteği uyandırıyordu ve bu yüzden iyi düşünmeye çalışıyordum.
Koridora varan adım sesleriyle kafamı kaldırdım.Simsiyah takım elbisesinin içerisinde oldukça ürkütücü bakışlara sahip,esmer bir adam bütün heybetiyle arkasında Doruk ve Akif Bey ile beraber koridora geldi.