Bölüm 17: Qinghe

125 15 26
                                    

Savaşın üstünden bir hafta geçmişti, Qinghe sakindi, en azından sakin görünüyordu. Nie Mingjue ve Nie Huaisang, ata mezarını kontrol etmek için yola çıkmışlardı. Ata mezarını kontrol edip her şeyin yolunda ve dengede olduğundan emin olmaları gerekiyordu. İki kardeş, ata mezarına ulaştı ve şekilleri kullanarak mezarı açıp içeriyi kolaçan etmek için içeri girdiler. Nie Huaisang avizelerdeki mumları bir alev tılsımıyla yakıp sordu:

"Da-ge, tam olarak ne arıyoruz?"

Nie Mingjue:

"Huaisang, mezarı kontrol ediyoruz, matrikslere bak, bozulmadıklarından emin ol."

Nie Huaisang başını "evet" anlamında salladı ve matrikslere bakmaya başladı, matrikslerin hiçbiri bozulmamıştı. Nie Huaisang ata mezarına ilk defa geliyordu fakat buna rağmen tüm bu matriksleri, şekilleri, bulmacaları okuduğu kitaplardan görmüştü. Nie Mingjue palaları kontrol etti, hiçbir palanın kaybolmadığından emin oldu ve Nie Huaisang'ın yanına gidip durumu söyledi:

"Huaisang, palaların hepsi yerli yerinde."

Nie Huaisang:

"Da-ge, matriksler de normal."

İki kardeş de başlarını "evet" anlamında salladılar, atalarına saygılarını sundular ve ata mezarından çıktılar. Geri dönüş yolundayken, bir kadının çığlık attığını duydular, birbirlerine baktılar ve atlarının yönünü değiştirdiler. Nie Huaisang sisi dağıtmak için bir tılsım fırlattı ve sis dağıldığı an; bir adamın bir kadını ağaca yasladığını gördüler. Adam, kadının kıyafetlerini çıkartmaya çalışıyordu. Kadın elinden geleni ardına koymuyor, çırpınıyor, tekmeler atıyordu ama bunların hepsi boşaydı çünkü adam kadını ağaca yapıştırıp pozisyonu kilitlemişti. Nie Mingjue, Nie Huaisang'a işaret etti, iki kardeş atlarıyla hemen o yöne doğru gitmeye başladılar. Nie Mingjue, Baxia'yı adama fırlattı ve adam Baxia'nın saplanmasıyla orda o anda öldü. Nie Mingjue, atını durdurup attan indi. Nie Huisang da atını durdurmuştu fakat atından inmedi. Nie Mingjue kadına baktı ve ağzından bir isim döküldü:

"Hanımefendi Luo."

Az önce kurtardıkları kadın Luo Qigyang'tı ya da arkadaşlarının taktığı isimle "Mianmian"di. Wei Wuxian hakkında tartıştıkları zaman; Luo Qingyang, Wei Wuxian'ı savunmuştu, Bitmeyen Gece'nin bir savaş alanı oldğunu ve o esnada herkesin o şartlar altında ayrım yapmadan öldürdüğünü söylemişti. Diğer liderler ne kadar denedilerse de, Luo Qingyang lafını değiştirmeyip dediğinin arkasında durmuştu. Ardından tüm o liderlerin önünde dış cüppesini yere fırlatıp Lanling Jin Klanı'ndan ayrılmıştı ve o konuşma ortamından öylece çıkıp gitmişti. Dışarı çıktıkları zaman Nie Mingjue; Lan Wangji ve Luo Qingyang'ın konuştuğunu uzaktan görmüştü, Lan Xichen'e dönüp "o kadın gerçekten yürekli" demişti fakat o günden sonra Luo Qingyang'ı bir daha göreceği aklının ucundan bile geçmemişti. Luo Qingyang, Nie Mingjue'ye baktı ve kendisini biraz zorlayarak konuştu:

"Klan... Klan Lideri Nie?"

Luo Qingyang'ın yüzü huzursuz görünüyordu ve Luo Qingyang titriyordu, birden dengesini kaybedip öne doğru düştü. Nie Mingjue, Luo Qingyang'ı yakalayıp ona seslendi:

"Hanımefendi Luo?"

Luo Qingyang biraz kan kustu ve titredi. Nie Huaisang ne olduğunu görür görmez yanlarına gitti ve konuştu:

"Da-ge?"

Nie Huaisang, Luo Qingyang'ı kollarından tuttu ve Nie Mingjue, Luo Qingyang'ı, Nie Huaisang'a yasladı, dış cüppesini çıkartıp Luo Qingyang'ın üstüne giydirdi ve sordu:

YABANİ KALPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin