Bölüm 63: Kılıç Ruhu

108 10 62
                                    

Wei Wuxian ve Lan Wangji kılıç ruhunu sakinleştirmek için Huzur İçinde Yat Bestesi'ni çalıyorlardı. Kılıç sakinleşene kadar üç kez çalmak zorunda kaldılar. Kapılar ardına kadar açıldı, Lan Rin kucaklamadan ayrıldı, odaya girip kaosu gördü:

"Ah."

Lan Xichen birkaç müride yaralıları taşımalarını emretti. Artık yaralılara bakıldığına göre; Jiang Cheng, Wen Qing, Lan Rin, Lan Jingyi, Lan Sizhui, Lan Zhuqing, Lan Yuchen, Jiang Ziyi, Jiang Song ve Jin Ling odaya girdiler. Kılıç Ruhu kuzeybatıya işaret ediyordu. Lan Jingyi sordu:

"Peki şimdi ne yapacağız?"

Wei Wuxian:

"Kuzeybatıya gitmemiz lazım."

Lan Sizhui:

"Neden kuzeybatı?"

Wei Wuxian:

"Çünkü o yöne işaret ediyor."

Lan Jingyi:

"Kim? Hanguang-Jun mü? Hanguang-Jun hiçbir yere işaret etmiyor."

Wei Wuxian flütünü ruha doğru tutarak söyledi: 

"O, işaret ediyor. Kılıç Ruhu."

Lan Sizhui, Chenqing'e bakarak tereddütle sordu: 

"Bu..."

Wei Wuxian:

"Ah, bu Chenqing."

Chenqing her nedense Lan Sizhui'ye tanıdık gelmişti, sordu:

"Onu elime alabilir miyim lütfen?"

Wei Wuxian, Chenqing sadece; kendisine, A-Yuan'a ve Jiang Cheng'e izin verdiği için tereddüt içindeydi fakat yine de konuştu:

"Seni itikleyebilir."

Lan Sizhui, Chenqing'e dokundu ve itiklenmedi. Lan Sizhui'nin kafası karışmıştı. Jiang Ziyi neler olduğunu anlayıp konuştu:

"Dayı."

Wei Wuxian kızın suratına baktı. Kız tanıdık görünmesine rağmen yabancıydı. Tüm öğrenciler kenara çekildi.  Jiang Ziyi, Jiang Song, Lan Zhuqing, Lan Yuchen ve Jin Ling ona bakıyordu. Sessizliği Jiang Ziyi bozdu:

"Dayı, Ben... İsmim A-Zi."

Jiang Song durumu anlayıp ona katıldı:

"Dayı, ismim A-Song."

Lan Zhuqing devam etti:

"Wei Qianbei, ismim A-Zhu."

Lan Yuchen gülümseyerek konuştu:

"Wei Qianbei, ismim A-Yu."

Jin Ling ona bakıyordu, şaşırmıştı, ağlayarak konuştu:

"Sen, sen Wei Ying, Wei Wuxian'sın! Sen gerçekten de Wei Wuxian'sın. Dayı, ismim Jin Ling, bana A-Rulan diyebilirsin!"

Lan Sizhui hala Chenqing'i tutuyordu, neden bu flütün bu kadar tanıdık geldiğini anlamıştı. Toprağa turp gibi ekilmesini, dev yılana karşı savaşı, hepsini hatırlamıştı. Ağlamaya başladı. Wei Wuxian'a koşarak ona sıkıca sarıldı ve konuştu: 

"Wei Qianbei, ben A-Yuan'ım! Seni çok özledim!"

Lan Rin, Lan Zhuqing ve Lan Yuchen'e bakarak konuştu:

"A-Zhu, A-Yu!"

İkizler ona koşarak sıkıca sarıldı ve bir ağızdan konuştu:

"Anne!"

Lan Sizhui, Wei Wuxian'a sarılmayı bıraktı, Jin Ling onu itikleyip Wei Wuxian'a sarılarak konuştu:

"Dayı, kılıcım, kılıcımın ismi Wuxian!"

Wei Wuxian gülümseyerek sordu:

 "Biz ne kadardır yoktuk?"

Lan Wangji:

"On üç sene."

Jiang Cheng:

"Hepiniz, yeter. Bir yöne işaret eden bir kılıç var, ne yapacağız?"

Wei Wuxian:

"Onu takip edeceğiz."

Lan Rin:

"Benim de katılmam lazım, ben de bu gizemin ortasına düştüm."

Lan Xichen:

"Dikkatli olun."

Lan Rin:

"Olacağız."

Wei Wuxian, Lan Wangji ve Lan Rin kuzeybatıya yola çıktılar.  Jiang Cheng ve Wen Qing; Yunmeng'e yola çıktı. Jiang Ziyi, Jiang Song ve Jin Ling bir sonraki gece avlarını planladıkları için Gusu'da kalacaklarını söyledi, Lan Xichen de bunu onayladı.

Wei Wuxian, Lan Wangji ve Lan Rin atlarını sürerek gidiyorlardı. Lan Rin kılıcına, bileziğine ve flütüne bakıyordu. Silahlarını yeniden aldığına mutluydu. Bileziğinin ismi Sanduo-Hua'ydı (Üç Çiçek). Bilezikte lotus, papatya ve gül vardı; kullanıldığında zehir saçan bir silahtı. Lotusun özelliği karşısındaki kişiye yer yön duygusunu kaybettirmek, papatyanın özelliği karşısındaki kişiyi bayıltmak ve gülün özelliği karşısındaki kişiyi öldürmekti. Flütünün ismi Mianfeide-Hua'ydı (Özgür çiçek), flütü yeşimden yapılma bir xiao'ydu (ney). Lan Rin kılıcını sıkıca tuttu. Kılıcının ismi Zhimingde-Hua'ydı (Ölümcül Çiçek), kını diğer Gusu Lan Klanı kılıçlarının aksine safir renkteydi ve kınında bir sürü çiçek deseni vardı. Boyut olarak diğer Gusu Lan Klanı kılıçlarıyla aynıydı. Atlarını sürerlerken Qinghe'ya vardılar. Lan Rin şaşırarak konuştu:

"Eh, Qinghe'ya geldik, şimdi nereye gideceğiz?"

Lan Wangji, Kin Bastırıcı Qiankun Kesesi'ni çıkarttı, kese Qinghe'nın içine doğru işaret ediyordu. Lan Wangi konuştu: 

"Buraya girelim."

Qinghe'ya girip kalacak yer aradılar. Bir hana giderek iki tane oda kiraladılar. Lan Rin odasına girip yatağına yattı. Gittiklerinden beri on üç sene olmuştu, tüm çocuklar artık ergendiler; efsun dünyasına girişlerini Mo Malikanesi ve Dafan Dağı olaylarıyla yapmışlardı. Lan Rin gözlerini tavana dikerek baktı, bunca sene ne oldu hakkında veya geride kalanların ne kadar acı çektiğine dair bir fikri yoktu. Aniden lotus yarası keskin bir acıyla kanamaya başladı. Çığlık atarak odasındaki su tasına doğru koştu, temiz bir bez buldu, tam yarasını temizlemek üzereydi ki Lan Wangji ve Wei Wuxian'ın odaya daldığını gördü. Wei Wuxian endişeyle sordu:

"Ne oldu?"

Lan Rin:

"Lotus yarası."

Lan Wangji, aceleyle Lan Rin'in yanına gelip yaraya bakarak konuştu:

"Yaran derin."

Wei Wuxian iç çekerek Chenqing'i beline tıktı ve konuştu:

"Bu yara hiç iyileşecek mi?"

Lan Rin:

"Son yaran her kime aitse, onu ne kadar hızlı öldürürsek o kadar iyi. Senin yaranla benim yaram birbirine bağlantılı."

Lan Wangji onun yarasını temizledi, ağrı kesici ve hayati takviye verdi. Yarasını sararak konuştu:

"Meditasyon yap, yemek gönderteceğim."

Lan Rin başını "evet" anlamında sallayıp lotus pozisyounda oturarak meditasyon yapmaya başladı. Wei Wuxian kolundaki yaraya bakıp konuştu:

"Belki de, kılıç ruhu bizi bu kişiye yönlendiriyordur."

Lan Rin meditasyon yapıyordu ve cevap vermedi. Wei Wuxian burnunu kaşıyarak sordu:

 "Aynı yerde uyandık, hayatı ve ölümü beraber göğüsledik, sen Zewu-Jun ile evlisin,  neden bana soğuk davranıyorsun?"

Lan Rin:

"Xianxian, tam da bu yüzden buraya geldim, bu meselenin dibine inmemiz lazım."

YABANİ KALPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin