Mo Köyü
Gece çökmüştü, Wei Wuxian bir yaprakla melodi çalıyordu. Lan Rin bir döşekte uyuyordu. Lan Sizhui melodiyi dikkatlice dinleyip konuştu:
"Jingyi, sanırım bu bizim Gusu'da duyduğumuz bir melodi."
Lan Jingyi:
"Nasıl olabilir? Bu melodi berbat."
Tam öğrenciler kendi aralarında konuşurken bir grup insan Wei Wuxian ve Lan Rin'i ana salona doğru sürüklüyorlardı. Lan öğrencileri aceleyle ana salona damladı. Hanımefendi Mo çıldırmıştı, Mo Ziyuan azgın ceset olmuştu. Wei Wuxian ve Lan Rin, Mo Ziyuan'e baktı. Mo Ziyuan tam Lan Jingyi'ye saldırmak üzereydi ki Lan Sizhui ve Wei Wuxian hemen onun önüne ve arkasına tılsım çizip tılsımları bastırarak onu durdurmayı başarmıştı. Wei Wuxian, Mo Ziyuan'in göğsünde bir gariplik hissedek elini içeri soktu ve onun bir Kin Çeken Bayrak çaldığını görerek iç geçirdi. Hanımefendi Mo çıldırarak bağırdı:
"Sensin! Deli Mo, sen yaptın! Ölümsüz efsuncularmış! Peh!"
Wei Wuxian:
"Size yazıklar olsun! Oğlunuz kaç yaşında? Yirmi? İnsan dilinden anlamaz mı? Size batıdaki avluya çıkmamanızı defalarca söylediler. Fakat oğlunuz yinde de oraya gidip bir bayrak çaldı!"
Hanımefendi Mo, Wei Wuxian'a saldırmak üzereydi ki Lan Sizhui onu durdurup konuştu:
"Hanımefendi Mo, konuşabiliriz."
Bu arada Efendi Mo da azgın bir cesede dönüşmüştü ve askerler onu dışarı çıkartırken vahşileşerek iki askeri de öldürmüştü. Lan Sizhui ve Lan Jingyi hemen dışarı fırlayıp İlah Bağlayıcı İp ile Efendi Mo'yu bağladılar. Mo Ziyuan ve Efendi Mo'yu bir çembere hapsettiler. Tam rahatlayacaklardı ki A-Tong kendisini sol eliyle boğup öldürdü. Öğrenciler endişelenmeye başlamışlardı. Lan Sizhui konuştu:
"Hanguang-Jun'e haber vermemiz gerekiyor."
Wei Wuxian:
"Bahsettiğiniz Hanguang-Jun, Lan Zhan mı?"
Lan Jingyi:
"Nereye gittiğini bize söylemedi."
Wei Wuxian:
"Bunu halledebilirim."
Lan Sizhui:
"İşaret fişeğini gönder, destek gelene kadar ölümüne savun."
Lan Rin, Hanguang-Jun yardım için çağrılırken iç geçirdi. Wei Wuxian da durumun pek de iyi olmadığını fark etmişti. Bu kin dolu şeyi acilen zapt etmeleri gerekiyordu fakat şu anda burada sıkışıp kalmışlardı.
Öğrenciler etrafa bir sürü tılsım koyarken Hanımefendi Mo da bir azgın cesede dönüştü. Hanımefendi Mo tam Lan Sizhui'ye saldırmak üzereyken onun cüppesine dokunduğu an eli bir engele çarparak durmuştu. Lan Sizhui durumu anlayıp hemen talimat verdi:
"Kıyafetleriniz! Cüppelerinizi çıkartın! Tılsımlar! Tılsımlara dokunamıyorlar!"
Tüm öğrenciler senkronize olarak cüppelerini çıkartıp ana salondan çıktılar böylece zaman kazanmışlardı. Hanımefendi Mo da peşlerinden giderek dövüşmeye başladı. Wei Wuxian iç çekerek çemberi bozdu ve Efendi Mo ile Mo Ziyuan'i serbest bıraktı. Azgın cesetler birbirleriyle dövüşüyorlardı. Herkes guqin'in sesini duyup irkildi.
Lan Wangji çatıya doğru uçtu ve oraya zarifçe iniş yaptı. Guqin'i kullanarak üç azgın cesedi de sakinleştirmeyi başarmıştı. Lanetli nesneyi görerek eline çağırdı. Nesne bir kılıçtı, kılıca hemen bir tılsım uyguladı. Öğrenciler avluya koştu, Lan Jingyi sordu:
"Hanguang-Jun, bu da neyin nesi? Kini çok güçlü. Bu nesne neyden yapılma?"
Lan Wangji:
"Bu nesne bir şeyden yapılma değil, birinci seviye ruhani bir silahın bilinci."
Lan Wangji tılsımı bitirdiğinde şokla konuştu:
"Karanlık Kaplan Tılsımı."
Lan Sizhui ve Lan Jingyi birbirlerine baktılar. Lan Jingyi sessizliği bozdu:
"Karanlık Kaplan Tılsımı'nı, Yunmeng Jiang Klanı güvende tutmuyor muydu?"
Lan Sizhui başını "evet" anlamında sallayarak devam etti:
"Evet, güvende tutuyorlardı, bu nasıl olur?"
Bu olaylar olurken Wei Wuxian bir sütunun ardından Lan Wangji'ye bakarak mırıldandı:
"Hala cenaze varmış gibi beyaz giyiniyor."
Wei Wuxian, Lan Rin'i bileğinden yakalayarak uyandıkları eve doğru çekeledi. Lan Sizhui etrafa bakınarak konuştu:
"Eh? Jingyi, Efendi Mo ve Hanımefendi Lan nerede?"
Lan Wangji iki kişinin karanlığa doğru koştuğunu fark ederek peşlerinden gitti fakat onlara yetişemedi. Dudaklarından bir soru döküldü:
"Wei Ying, bu gerçekten sen misin?"
Ruhlar Diyarı
Xue Yang o kadar uzun süredir buradaydı ki nerede olduğunun farkında değildi. Jiangzai'yi (Yaklaşan Felek) sıkıca tutarak savaşırken bir yandan da bağırıyordu:
"Defol! Defol! Beni yalnız bırak! Xiao Xingchen! Neredesin? Xiao Xingchen, kurtar beni!"
Xue Yang tüm varlığıyla savaşıyordu, o kadar yoğun bir sisle savaşıyordu ki neye karşı savaştığını bile bilmiyordu. Savaşırken bağırmaya devam etti:
"Beni yalnız bırak! Defol!"
Xue Yang savaşıyordu, ağlıyordu, çığlık atıyordu. Yalvararak sordu:
"Xiao Xingchen, eğer iç şeytanlarımdan kurtulursam beni affeder misin?"
Çaresizdi. Kalbindeki çaresizlik onu tüketiyordu. Ardından bir ışık huzmesinin karanlığı parçaladığını görmüştü. Gelen kişi beyazlar içinde bir efsuncuydu fakat efsuncunun gözleri bir kumaş parçasıyla bağlı değildi. Xue Yang sordu:
"Xiao Xingchen?"
Beyazlar içindeki efsuncu başını "evet" anlamında sallayarak elini uzattı ve ağzından tek bir cümle döküldü:
"Xue Yang, dışarı gel."
Xue Yang, Ruhlar Diyarı'ndan çıkarken gülümsüyordu. Bu nazik ruh onu kurtarmıştı ve Xue Yang yine ölümlü dünyaya gelmişti. Bedeni bir bebekti, yüzünde yağmuru hissedebiliyordu.
Jinlintai
Xiao Xingchen ateşli hastalığından iyileşmişti fakat ateşliyken gördükleri çok garipti. Bir sebepten dolayı gözleri kumaşla bağlı değildi ve Xue Yang'ı bir yerden kurtardığını görmüştü. Elinde şemsiyesiyle yürürken bir bebeğin ağlama sesiyle irkildi. Aceleyle bebeğin yanına geldi. İnsanlar oldukça vurdumduymazdı. Nazikçe bebeği kucağına aldı, bebek altı aylık gibi duruyordu. Etrafa sorup durdu fakat hiç kimse bebeği tanımıyordu hatta bebeğin kendi ebeveynleri bile bebeği reddetmiş olabilirdi. Sinirlenerek bebekle Jinlintai'ye geri döndü.
Song Zichen, Xiao Xingchen'in ağlayan bir bebek taşıdığını gördü. Xiao Xingchen konuştu:
"Birisi bu bebeği sıpıtıp atmış, çok korkunç."
Xiao Xingchen aklını Song Zichen ile bağladı. Song Zichen sordu:
"Bebeğin adı ne? Onu nerede buldun?"
Xiao Xingchen bir madalyon buldu, karakterleri hissetti, bir soyisim yoktu fakat madalyonda bir isim yazıyrodu ve ismi söyledi:
"Yang. Bebeğin ismi Yang ve bebek bir oğlan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANİ KALP
FanfictionThe Unatmed ile ilgili bir kurgudur. Olaylar, Jiang Cheng Mezar Tepe'den ayrılırken beklenmedik bir şekilde değişir. Jiang Cheng'in klan lideri olarak eğitimi azdı ve en genç lider olarak klanı yönetmek zorunda kaldı. Wen Qing ile konuşana dek klan...