10. BÖLÜM

77.6K 2.8K 163
                                    

AZRA

Zangır zangır titriyordum. Dışarıdan açıkça görülebilecek bir şekilde, zangır zangır titriyordum. Hayatımın hiçbir döneminde böyle bir şey hissetmedim ben. Hiçbir şey için bu denli heyecanlanmadım. Karnım kasılıyor, anbean büyüyen baskı kalbimi sıkıştırıyor, bu yüzden çok hızlı nefes alıyordum. İçtiğim şampanyanın ve hızlı nefeslerin sonucu başım hafifçe dönüyor, rahatlamak için düşüncelerimi toparlayamıyordum. O ve onunla ilgili bildiğim, gördüğüm her şey zihnimde dönüp duruyordu. Deliriyordum sanırım. Eve girer girmez kendimi iyi hissetmediğimi söyleyerek odama kaçtığımda Merve'nin yüzüne bile bakamadım. Normal davranmayı beceremezdim ki...

Titreyen ellerimle camı kapatarak perdeyi çektim. Soğuk da işe yaramıyordu! Şeytan diyordu çıkar elbiseni, kitle kapını, gir yatağının içine, saklan. Yok yok! Şeytan böyle mantıklı şeyler söylemezdi. Beni hala bu elbisenin içinde, ayakta tutan şey ta kendisiydi. Görkem'le anlaşma yaparken şeytanla da bir anlaşma yapmıştım. İçimdeki hayvanı serbest bırakmış, düşüncelerimin ve mantığımın zincirlerinden sıyrılmış, yalnızca hislerime odaklanmıştım. Ve işte sonuç, onu bekliyordum. Gelip beni soymasını, benimle sevişmesini, beni kendinin yapmasını bekliyordum. Bu delilik değil de neydi?

Kapının kolunun tıkırdadığını duyduğumda hala camın kenarına yaslı bir şekilde duruyordum. Kendimi savunabilirmişim gibi kollarımı göğsümün üzerinde kavuşturdum. Arkamı dönmedim. Dönemedim. Varlığını arkamda, nefesini ensemde hissettiğim anda bir nebze olsun azalan titremelerim yeniden baş gösterdi.

"Bekledin," dedi tenimden daha soğuk elleriyle omuzlarımı sararken. Benden cevap beklemiyordu, benim de zaten verecek bir cevabım yoktu. Beklemiştim. İsteklerine boyun eğmiş ve kendime karşı gelerek istediğinin aksi yönünde hareket etmemiştim.

Kolumu okşarken ürperen tüylerimin üzerinden geçiyor, farklı ısılarımızı birbirine katıyor, sancılı bir etki bırakıyordu. Arzu... Karnımın aşağısında beliren anlık ama sık kasılmaların adı buydu, biliyordum. Ona olan hislerimi soğuk ateşiyle körüklüyor, arzumu açığa çıkarıyordu. Yanacaktım. Hem de çok pis yanacaktım. Yakacaktı beni. Belki de geriye hiçbir zerre bırakmayana kadar...

Omuzlarımdaki elleri sertleşti. Beni kendine çevirirken karşısında güçlü durmam gerektiğinin bilincinde gözlerimi gözlerine diktim. Neredeyse hiç ışık olmayan bu odada gözlerinin rengi öylesine koyu görünüyordu ki baktıkça düştüm karanlığına. Korkudan ölüyordum. Çok yara alabileceğimin bilincinde olan yanım fısıldıyordu sanki 'Kaçmak için henüz geç değil,' diye. Yüzümün önüne dökülen saçlarımı sıyırıp kulağımın arkasına sıkıştırdı. Açığa çıkan boynumun üzerine yerleşen elleri bir kolye misali dolandı. Başparmaklarını yanaklarımla kulaklarımın arasında gezdirirken verdiği hisle gözlerim birkaç saniyeliğine kapandı. Güçlü ama nazik olan bu dokunuşlar tüm bedenimi uyuşturuyordu. Alkolün karıştığı hafif nane kokan sıcak nefesi dudaklarıma vuruyor, beni öpmesi için ona yalvarmamı ister gibi inatla dudaklarını uzak tutuyordu. Biraz daha beklemeye devam ederse istediğini alacaktı. Ona bu kadar yakınken onu öpmekten başka bir şey düşünemiyordum. Belki işe yarar umuduyla birkaç santim daha yaklaştım dudaklarına. Burnu burnuma sürttü. Derin bir nefes çekti içine ve... Nefesini tuttu. Sanki kokum içinde kalsın istermiş gibi. Saçmalık!

Kendimi geri çekecekken değdi dudakları dudaklarıma. Ve ben yine kayboldum onun tadında. Ellerim saçlarının arasına karıştı. Yumuşaklığı bir kez daha şaşırttı. Viskinin yoğun tadı dilime karıştı. Dişleri sanki dudaklarımı yemek istermiş gibi etimi sıyırdı. İnledim. Ağzının içinde yok olan boğuk bir inlemeydi bu. Boynumu saran elleri gevşeyip omuzlarıma dolandı. Oradan kalçama kadar sert ve istekli, bedenimi yakan dokunuşlarla hareket etti. Büyük ellerinin kıçımın üzerindeki etkisi nefes kesiciydi. Parmakları arasında eziliyor sonra şefkatli okşayışlarla seviliyordu. Bir sert, bir yumuşak... Bir elini çekerken sızlanmamı bastıramazken ben, parmakları derin yırtmacımdan içeri süzüldü. O anda yeniden farkına vardım hangi yolda adımlar attığımı. Ah, hayır. O yolda koşuyordum.

BAL KÖPÜĞÜ / YENİDEN YAYINLANIYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin