Yıldız Hanım zayıflamış olmamın sinirini üzerinden atamadan işinin büyük bir kısmını bitirip gittikten sonra yorgunlukla kendimi kanepeye attım. Merve ise nereden geldiğini anlamadığım bir enerji ile iki fincan Türk kahvesi hazırlayıp yanıma oturdu. Kokusuyla beni mest eden kahveye uzanacak halim dahi kalmamıştı.
"Sana bugün de dinlenmeni söylemiştim," derken haklıydı. Ancak yatarsam işler uzar, Görkem'le olan tatil programım da iptal olur, her şeyi mahvederdi.
"Bir şeyler yedikten sonra akşam vitaminlerimi ve ilaçlarımı alırım. Günlerdir aklım kalıyordu."
"Gördüğün gibi bir sıkıntı yok."
"Yıldız Hanım öyle düşünmüyordu."
"İki kiloyu birkaç günde alırsın. Dediğin gibi daraltma yapman saçma olur. Pazartesi veya salı günü yeniden geldiğinde bakarız duruma göre. Bir iki santim daraltmak zor olmaz."
"Şu açılış bir olsa da rahatlasam... Artık para kazanmam lazım." Ağzını açar açmaz elimi kaldırarak susturdum. "Burada gerçekten paraya ihtiyacım olmuyor. Annem bile aradığında hala para istemedin, diye sorgulamaya başladı. Nasıl ihtiyacım olmadığını anlayamıyor, ama artık boş oturmaktan da çok sıkıldım."
"Anlıyorum, Azra. Haklısın ama az kaldı. Kendine sıkıntı yaptığına değmez. Her şey çok güzel olacak." Kolumu sıvazlarken gülümsedi. Anbean gülümsemesi büyürken, aklına başka bir şey geldiği belliydi. "Gelelim hafta sonuna..."
"Gelmeyelim Merve. Kadının yanında bile abuk sabuk laflar ettin zaten."
"Yanına alacağın iç çamaşırlarından bahsetmem mi abuk? Bence gayet normal... Ha, sen diyorsan ki iç çamaşırına gerek yok, o ayrı!" Kahkaha atarak karnını tutarken ondan etkilenmemek mümkün değildi. Gülmemek için kendimi tutarken firar eden kahkaham, Görkem'in boğazını temizlemesi ile son buldu.
"İç çamaşırlarını kendim çıkarmayı tercih ederim. Ama sevgili kardeşim, bu bilgiye ihtiyacın olduğunu sanmıyorum. Şimdi izin verirsen Azra eşyalarını alsın ki yola koyulalım." Siktir! Görkem, ikimizi de ağzı beş karış açık bırakıp merdivenlere yönelirken, Merve'nin omzuna yumruk attım.
"Beğendin mi yaptığını? Ağzını tutmayı beceremiyorsun. Bir gün yakalanacağımız belliydi."
"Abim az önce ne dedi? Baya çamaşırlarını çıkarmaktan bahsetti. Doğru duydum, değil mi?"
"Defol git, Merve!" Hanımefendi, yeniden kahkahayı basarken içemediğim kahveme acıyarak bakıp ayaklandım. Kahkahalarının arasından hala konuşmaya devam eden canım arkadaşımın kafasına da bir tane patlattıktan sonra bana saldırmaması için koşarak merdivenleri çıktım.
"Bunun cezasını ödeyeceksin!" Ödeyeceğim cezalar birikiyordu. Merve sorun değil de, Görkem'in vereceği cezayı merak ede ede bir hal olmuştum. Hiç mi utanması yoktu bu adamın? Kardeşinin yanında söylediği lafa bak! Kendisi çıkarmayı tercih edermiş! İstemsizce hayallerime düşen görüntülerle bacaklarımın arasındaki kasılma eş zamanlıydı. Onu özlemiştim. Ne aklım ne de bedenim bunu inkâr edebilecek cesarete sahip değildi.
Kısa süren son hazırlıklarımı tamamladıktan sonra Görkem'e haber vermek için odasına gittim. Kapıyı nezaketen tıklattıktan sonra kafamı uzatıp içeri baktım. Burada değildi. Çalışma odasında mıydı acaba? Orayı görmem için iyi bir fırsat olabilirdi. Kendime bunun üzerinde düşünecek zaman tanımadan, merakıma yenik düşerek çalışma odasına çıkan merdivenleri tırmandım. Yalnızca dört adımlık kısa koridoru geçip kapısının önünde durdum. Hadi, Azra. Çal şu kapıyı.
![](https://img.wattpad.com/cover/28603443-288-k424188.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAL KÖPÜĞÜ / YENİDEN YAYINLANIYOR
Fiction généraleSoğuktu. Teni kadar soğuktu bakışları. Ardındakileri gizleyen, kendine dair en ufak bir iz taşımayan koyu kahve gözler... Vurulmuştum. Kendi iyiliğim için ondan uzak durmamı istemişti. Ardından beni öperken tüm benliğimi ele geçirdiğini fark edememi...