EPİLOG
17 ay sonra...
"Ne demek üç gün daha Londra'dayım! Pazar akşamı gelecektin, bugün salı ve sen bana üç gün sonra geleceğim diyorsun! Oldu olacak, hafta sonunu da orada geçirin!"
"Okan hazır buradayken birkaç acenteyle görüşmek istedi. İş bağlamaya çalışıyor."
"Seni de bekleyen işler var burada. Hatırlıyor musun? Of, Merve..."
"Lütfen, canım. Uydur abime bir şeyler. Defileden beri müşteri avında, dersin. Yaparsın sen bir şeyler." Başımı belaya sokacaktı. Görkem her şeyi öğrenecek, yanında ben olduğum için önce beni sonra Merve'yi ve elbette Okan'ı öldürecekti.
"Bu son. Çok ciddiyim. Buraya döndüğünüz gibi Görkem'in karşısına geçiyorsunuz ve evlendiğinizi söylüyorsunuz."
"Azra..."
"Ah, söylemeyi unuttum. Beş ay önce evlendiğinizi belirtip şimdiye kadar beni saklamam için zorladığınızı, benim asla ama asla kabul etmediğimi de ekliyorsunuz. Yeter valla. Her an öğrenecek diye ödüm kopuyor!" Kafamı çevirip kapıya baktım. Bu artık bende paranoya olmuştu. Yakalanacağız korkusuyla yaşamak inanılmaz yorucuydu.
"Biraz daha beklesek..."
"Hayır. İstiyorsanız siz bekleyin, ama döndüğünüzde söylemeyecekseniz ben kesinlikle her şeyi anlatacağım. Kaç kere söyledim. Ondan bir şeyi sakladığında sonucu daha kötü oluyor." Telefona tüm nefesini üfleyip, "Peki, haklısın. Döndüğümüzde anlatırız," dedi. Bunu şimdiye kadar üç kere daha söylediği için yeterince inandırıcı değildi. Bekleyip görecektim.
"Görkem'e birkaç gün daha kalacağını söyledikten sonra sana mesaj atarım. Sen de en geç yarın ara ki kıllanmasın."
"Sana borçluyum. Teşekkür ederim, canım."
"Dikkat edin kendinize, görüşürüz," diyerek kapattım telefonu. Beş aydır yaşadığım bu stresin bitmesi için dua ediyordum. Kimseye haber vermeden bir delilik anında evlenmişlerdi. Gerçi bu delilik anları hiç son bulmuyordu. Amaçları neydi bilmiyorum, ama bunu sorduğumda aldığım tek yanıt"Birbirimizi seviyoruz neden bekleyelim ki?" olmuştu. Onlar adına seviniyordum. Sadece beni bıraktıkları durumun ciddiyetinin farkında değillerdi. Görkem'in ince damarlarından birini koparmış olacaktım ve her şey neredeyse masal tadında ilerlerken bu, isteyeceğim son şey bile olamazdı.
Kapının açıldığını duyup kanepeden kafamı uzattım. Görkem, dışarda sinir bozucu bir şekilde şiddetle yağan yağmurdan zerre etkilenmemiş, her zamanki mükemmel haliyle içeri girdi.
"Hoş geldin," dedim ayağa kalkarken. Ceketini çıkarıp astıktan sonra yanıma gelip belime sarıldı. Dudaklarıma tatlı bir öpücük bırakırken kollarımı boynuna doladım.
"Hoş buldum ve bu akşamı iptal etmek zorunda kaldığım için üzgünüm." Dayanamayıp onu bir daha öptükten sonra gülümsedim. Doğum günüm için yemeğe çıkacaktık, ancak akşamüstü inşaatlardan birinde çalışanlar arasında sorun çıkmıştı ve biz de yemeği iptal etmek zorunda kalmıştık.
"Sorun değil, yemek için bir şeyler hazırladım." İstemeyerek kollarından ayrıldım. "Kanepeye geç istersen. Atıştırmalık olduğu için masayı kurmam diye düşündüm."
"Üzerimi değişip geliyorum." Eğilip dudağımın kenarını öptükten sonra odasına doğru giderken o, az önceki gerginliğimin yerinde yeller esiyordu. Evet, onun ve öpücüklerinin üzerimde böyle bir etkisi vardı.
Mutfağa geçip peynir tabağını ve buzdolabındaki hazır bekleyen diğer mezeleri bir tepsiye koyup salona götürdüm. Sormamıştım ama bir şişe şarap açmak için güzel bir gündü sanırım. Dolaptan iki kadeh çıkarıp şarapla beraber onları da kanepenin önündeki masaya koyarken geldi Görkem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAL KÖPÜĞÜ / YENİDEN YAYINLANIYOR
General FictionSoğuktu. Teni kadar soğuktu bakışları. Ardındakileri gizleyen, kendine dair en ufak bir iz taşımayan koyu kahve gözler... Vurulmuştum. Kendi iyiliğim için ondan uzak durmamı istemişti. Ardından beni öperken tüm benliğimi ele geçirdiğini fark edememi...