Arama motorundan şaşırtıcı sonuçlar elde edemedim. Babasının eski bir tarihte bir şirketi dolandırdığı, bununla ilgili davalık olduğu gibi birkaç haber vardı. Hiç birinin sonucu yazmıyordu. Ya silinmişti ya da zamanında üstü kapalı halledilmişti. Annesi ölmüştü. Ama nasıl, nerede, ne zaman olduğu tam bir muammaydı. Bazı derneklerin düzenlediği kokteyllerde ve iş yemeklerinde çekilmiş resimleri vardı. Hepsinde yalnızdı. Bunca zaman nasıl bir kadınla yakalanmamıştı? Görkem'in, başka kadınlarla olan fotoğraflarını görmek yaralayıcı olurdu, o yüzden bu durumdan memnundum. Kısacası elde vardı sıfıra sıfır. Bununla birlikte pazartesi gecesi, tartışmamızdan sonra evden ayrılmıştı. Sesini bile duymamıştım. Merve, o gelmeden gitmiş olabileceğini söyledi. Salı akşamı da gelmemişti. Ve şu anda telefonuma bakıp onu aramak için kendime bahane yaratmaya çalışıyordum.
Onu özlediğimi söylesem? Çok duygusal olurdu. Hastalandığımı söylemek? Aptalca olurdu. Eve gelip de beni gördüğü anda yalan söylediğim için yeniden kavga ederdik. Nerede olduğunu sorsam? Ters tepki verirse yıkılırdım. Basit bir nasılsın mesajı? "İyi," gibi kısa bir cevapla başarısızlıkla sonuçlanabilirdi. Lanet olsun! Annem içimden ettiğim küfürleri duysa sinir krizi geçirirdi. Dün akşam aradığında ses tonumdan yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu anlamıştı. Neyse ki restoranla ilgili sorular sorarak kafasını dağıtmayı başarmıştım. Şimdilik. Oysa ona çok ihtiyacım vardı. Bana akıl vermesine, yardım etmesine... Görünen o ki bir süre daha kendi başımaydım. Restoranı satmayı bir türlü başaramamışlardı. Babam bu iş olmayacak diye söyleniyor, benim Fransa'ya dönmem ile ilgili gereksiz bulduğum konuşmalar yapıyormuş. Dönemezdim. Artık değil...
"Ara onu. Sen aramazsan ben arayacağım ve senin saatlerdir telefonuna bakıp sessizce oturduğunu, aklını oynatmaya başladığını düşündüğümü söyleyeceğim."
"Sen işine baksana! Hazır Görkem de yok, git sevgilinle konuş rahat rahat."
"Ciddiyim Azra. Ara."
"Aramak yerine yanına gitsem?"
"Nerede olduğunu biliyorsun ve hala şu aptal pijamalarınla burada oturuyor musun? Aşık olan bir kadına yakışan hareketler değil bunlar!"
"Senin bu yaptığında yakın bir arkadaşa yakışmıyor. Abisinin kardeşi sıfatıyla konuşuyorsun!"
"Git ve aranızdaki sorunu hallet."
"Ya orada değilse?"
"Arayıp nerede olduğunu sorayım?"
"Hayır, yalan söyleme ihtimali var."
"Sanmıyorum, ama burada durarak vakit kaybetmen de saçma." Ya evde değilse? Ya yanında başka biri varsa? Ölürdüm! Hissedeceğim duygunun acı verici olacağından emindim.
"Tamam." Kendime düşünüp kötü senaryolar kurma izni tanımadan odama koştum. Allah'ım lütfen evde yalnız olsun!
Görkem'i tek başına bulma umuduyla seveceğini düşündüğüm lila iç çamaşırlarımı giydim. Adamla kavgalıyız, düşündüğüm şeye bak! Elimde değildi. Söz konusu o olunca, her an tenine karışma isteğiyle dolabiliyordum. Üzerime tek omzu düşük aynı renkte trikoyla kotumu geçirip çantamı aldım ve aynı hızla aşağı indim.
"Bu kadar hızlı olmanı beklemiyordum."
"Bana şans dile."
"Gece dönmeyeceğinizi varsayıyorum."
"Öyle olması için dua etmeni istesem terbiyesizce mi olur?"
"Evet, demek isterdim. İyi şanslar, canım." Kolumu cekete sokar sokmaz Merve'ye kocaman bir öpücük gönderip çıktım. Ah salak kafam! Adresini bilmiyordum ki! Tarif edebilir miydim? Merdivenleri çıkar çıkmaz Ali'yi gördüm. Arabaya yaslanmış, telefonuyla uğraşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAL KÖPÜĞÜ / YENİDEN YAYINLANIYOR
General FictionSoğuktu. Teni kadar soğuktu bakışları. Ardındakileri gizleyen, kendine dair en ufak bir iz taşımayan koyu kahve gözler... Vurulmuştum. Kendi iyiliğim için ondan uzak durmamı istemişti. Ardından beni öperken tüm benliğimi ele geçirdiğini fark edememi...