Rüya gibi geçen bir ayı geride bırakırken annemin her şeyi darmaduman eden haberiyle uyandım.
"Babanla ben önümüzdeki yazı da burada geçirmeye karar verdik. Okullar kapandıktan sonra işler artacak. Madem bu zamana kadar devretmeyi başaramadık bari kazançlı bir yaz geçirelim."
Bu sözlerin üzerine ne diyebilirdim ki? O an Okan'la olan konuşmamızı hatırladım. Annem bana gelecek misin, diye sormadan benim açıklamam gerektiğini söylemişti. Ve söyledim de... Anlayışla karşıladı. En azından tipik annem gibi davranarak, hoşuna gitmediğini gizlemeye çalıştı. Annemin sinirlerinin gerildiğini anlayan babam telefonu aldığında daha sıcaktı.
"Oraya boşuna gitmedin. Bir iş kurdunuz ve bunu yürütmeyi başarıyorsunuz. Elbette buraya dönmeyeceksin. Yazın boş zamanın olursa ziyarete gel ama!" diyerek konuşmanın yönünü değiştirmiş, bir sürü soru sorarak o an için de olsa kafamı dağıtmayı başarabilmişti.
Ne düşüncelerle yola çıkıp şu anda ne yaptığıma baktığımda şaşırmadan edemiyordum. Ailemin geleceğinden o kadar emindim ki! Şimdi ise... Bavul toplamakla bile uğraşmayıp bulduğum ilk uçakla yanlarına gitmek istiyordum. Bir süre önce aldığımız işler olmasa saniye düşünmezdim bile. Gidersem elime ne geçecekti bilmiyorum, ama onları görmeden de böyle bir karar vermiş olmak içime sinmiyordu. Görkem'den bahsetmemiştim bile. Onları kandırıyormuşum gibi hissediyordum.
"Neyin var senin?" Yarısı anca tamamlanmış çizimin üzerinden kaldırdım kafamı. Henüz Merve'ye söylememiştim. O sabah sabah bütün neşesiyle Okan'la geçirdiği geceyi anlatırken tadını kaçırmak istememiştim. Haftaya Okan'ın ailesi geliyormuş ve Okan ona ailesiyle tanışmasını istediğini söylemiş. Gel de bunun üzerine kötü haber ver!
"Annemle konuştum sabah."
"Eee... Nasılmış Filiz Hanım?"
"Gelmemeye karar vermişler." Merve, elindeki kalemi atıp hızla bana döndü.
"Ne demek gelmemeye karar vermişler?"
"Şartlar onları bu kararı vermeye itti belli ki. Restoran şimdiye kadar devredilmedi diye yazı orada geçirmek daha mantıklı gelmiş. En azından kazançlı bir yaz olur, diyorlar." Rahatlayarak verdiği nefese anlam veremedim. Ne vardı bunda rahatlayacak?
"Bu demek değil ki hiç gelmeyecekler. Niye bu kadar canın sıkıldı?"
"Şimdi gelmemeye karar verdikleri gibi ilerde hiç gelmemeye de karar verebilirler."
"Saçmalama Azra. Anlıyorum, ilk defa onlardan bu kadar uzak kalıyorsun ama bu demek değil ki istediğin zaman gidip göremeyeceksin. Onlar buraya yerleşene kadar sen ara ara kaçar, birkaç gün kalır gelirsin."
"Mesela şimdi gidebilir miyim?"
"Nasıl yani?"
"Bayağı... Burada bir iş kurarak ve burada kalmaya karar vererek onlardan ayrı bir yol seçtiğimi göstermiş oldum. Ama bunları telefonda konuşurken annemin o hüzünlü sesi ve gergin tepkisi içime oturdu. Onları görmek istiyorum. Onları görmeye ihtiyacım var." Merve yanıma gelip yere diz çöktü. Saçlarımı okşayarak kafamı omzuna çektiğinde dolan gözlerim hızla boşaldı.
"Deli misin sen? Madem bu kadar görmek istiyorsun, gitsene! Derdin aldığımız işlerse, onları teslim etmemize daha çok var. Hem ben senden daha yetenekliyim, unuttun mu? Hepsini hallederim. Sen yeter ki git ve içini rahatlat. Bu şekilde burada zaten bir işime yaramazsın." Sıkıca sarmalandığım yer o kadar tanıdık ve huzurluydu ki hayatımda olduğu için şükrettim sessizce. En basit kararları bile vermekte zorlanırken onsuz bir şeylerle mücadele ettiğimi düşünmek dahi istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAL KÖPÜĞÜ / YENİDEN YAYINLANIYOR
General FictionSoğuktu. Teni kadar soğuktu bakışları. Ardındakileri gizleyen, kendine dair en ufak bir iz taşımayan koyu kahve gözler... Vurulmuştum. Kendi iyiliğim için ondan uzak durmamı istemişti. Ardından beni öperken tüm benliğimi ele geçirdiğini fark edememi...