21. BÖLÜM

63.8K 2.6K 164
                                    

Bavulumu alıp çıkışa doğru kalabalığın arasından yürürken ağladığımı annemlerin anlamaması için gözlerimi silip duruyordum. Gerçi bunu dert etmeme gerek yoktu. Annemi gördüğüm anda yeniden ağlamaya başlayacağımı hissediyordum. Boğazımdaki yumru bir türlü gitmek bilmiyordu.

Görkem'in beklediğimin aksi davranışları darmaduman olmama neden olmuştu. Giderken dudağımdan usulca öpmüş, kulağıma dikkatli olmamı fısıldamış, yanağımı okşamış ve gitmem için sırtımı kendisine çevirmişti. Uçağa giden köprüden sürünüyormuşçasına yürümüştüm. Ayaklarım geri gitmek için yalvarıyordu. Görkem'e sen de gel dememek için zor tutmuştum kendimi. Veda edercesine yoğun sevişmesinin izlerini tenimde hissedebiliyordum. Ya da korkularım o kadar başına buyruk hareket etmeye başlamıştı ki yalnızca saçmalıyordum. Neden veda etsindi ki? Kim bilebilir?

Çıkış kapısından adımımı atar atmaz annemin haykırışını duydum. Adımı duymayan kalmamıştı sanırım etrafta. Bavulun sapını bırakarak kollarımı açtım ki anneme sarılabileyim.

"Kızım..." Annem özlemle kendini kollarıma atarken, akmak için hazır olda bekleyen gözyaşlarım yanaklarımdan süzüldü. Kafamı boynuna yaslayıp ağlarken anne kokusunu içime çektim. Omzuma dolanan daha büyük ve güçlü kolla babamın geldiğini anlayarak kafamı kaldırdım. Dolu ama mutlu gözlerle yüzüme bakıp "Hoş geldin," diyerek o da bize katılıp sarıldı.

"Hoş buldum babacım ve anne biraz daha sıkarsan belimi koparacaksın."

"Sus bakayım sen! Özledim de sarılıyorum!" Ağlamaktan şişmiş gözlerimi gözlerinden kaçırmak isteyerek yeniden kafamı boynuna yasladım.

"Sadece şaka yapıyorum, mére."

"Bak hala bana ne diyor! Anne diyeceksin, anne!" Kıkırdayarak kollarının sıcaklığından ayrıldım. Biraz daha bu şekilde kalırsak kendimi yere bırakıp sonsuza kadar ağlayacaktım. Bu hissin neden bu kadar yoğun olduğunu anlayamıyordum, ama içimde bir şeylerin dolduğunu ve taşmaya başladığını fark edebiliyordum.

"Tamam, anne."

"Hadi, eve gidelim," deyip valimizi alan babamın koluna girdim. Diğer kolumu da anneme dolayıp yürümeye başladım. Gecenin bu saatinde esen serin rüzgârdan korunmak için kafamı yere eğerek arabaya yürürken özlediğim tek şeyin ailem olduğunu anladım. Bu şehirde özleyebileceğim hiçbir şey göremiyordum.

Eve varana kadar annemle babamı esas konuşulması gereken konulardan uzak tutmak için saçma sapan şeyler anlattım. İstanbul'da nasıl bir trafik yoğunluğu olduğundan, havanın kirliliğinden, gecenin bir yarısı bir şehrin uyumadığından...

"Gece sokaklara mı çıkıyorsunuz?" diye sorduğunda annem, değişen hiçbir şeyin olmadığını anladım.

"Hayır anne. Gece en geç on ikide eve dönmeye çalıştığımızda bile yoğun bir trafik olduğunu ve insanların hala sokakta olduğunu anlatmaya çalışıyordum."

"Ben de buna inandım! Neler yapıyorsunuz orada, kim bilir? Merve'nin abisi demiyor mu ne işiniz var o saatte sokakta diye? Onunla konuşamadım bir türlü zaten. Kızlarımızı emanet ettik ama adamın haberi yok..." Annem söylenmeye devam ederken onlara Görkem'i nasıl açıklayacağımı bir kez daha düşünmeye başladım. Annemin bu tepkileri durumumun hiç de kolay olmadığını gösteriyordu.

"Anne, sakinleşir misin biraz? Gece dışarı çıkmıyoruz." İnanmayan gözlerle bakmaya devam edince arabanın içine dolan sokağın hafif ışıkları altında anneme doğru eğildim. Bu şekilde şişmiş gözlerimi ortaya çıkarıyor olsam da bana inanması ve sakinleşmesi gerekiyordu. "Ciddiyim. Gece dışarı çıkmıyoruz." İşe yaradı. Bir süre daha baktıktan sonra konuyu değiştirerek işlerin nasıl gittiğini sordu. Daha sonra detaylı anlatacağım için kısa kısa bilgiler verdim. Bu şekilde eve varana kadar zararsız konular üzerinde kalmayı başardık.

BAL KÖPÜĞÜ / YENİDEN YAYINLANIYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin