Bölüm 3) "Yarı Tanrı Okulu"

555 25 0
                                    

🍃💚🍃a
____________________________________

"Geldik." dedi Antor. Gözlerimi ikisi üzerinde tutarken zaten Hades'in kolunun altında gerim gerim gerilmiştim.

Hades kolunu omzumdan aldı. Elindeki parşömen kağıdığına baktı Antor ve gözlerini üzerimize çevirdi.

O da benim gibi inanamıyordu. Görebiliyordum.

Hades beni kendine çevirdi.

"Kızım," dediğinde cevap vermeden diyeceklerini bekledim. Anne baba kavramı çokta anlam taşıyan bir şey değildi.

Kendi anne ve babamın öz olmadığı çocukluğumdan beri bildiğim bir gerçekti. Ama asıl anne ve babamı bulmak ise hiçbir zaman öğrenmek istemediğim daha büyük bir gerçekti.

"İlk doğduğunda sana verdiğim isim Elysion. Melissa ise dünyalı ailenin verdiği bir ad." Diyince başımı salladım. Bu bir yandan kendini bu adla tanıt demekti.

Antor ile geçiş kapısına giderken içeri elimi soktum. Yoğun ve jelimsi bir katıydı. Hades arkadan seslendi. O sırada neredeyse yarım kapıya girmişti.

"Kapıdan geçtiğin anda Dünya'da seni tanıyan herkesin zihninde kaybolursun!"

"Ne?" Derken artık çok geçti. Kapı beni içine çekmişti. Duyduklarım gerçek olmazdı. Aniden yoğun havanın verdiği hisle dayanamayıp kendimi durduramadım ve kustum. Antor bana inanmaz gözlerle bakarken konuştu.

"Hayatın boyunca bir defa geçiş kapısından geçeceksin ve onda da kusuyor musun? Cidden inanılmazsın."

Yüzümü buruştururken o sıra o ise "Umarım birinin kafasına gelmez." diyince boşluğuma geldi ve istemsizce güldüm. Ne komik olurdu ama. Gökten kusmuk yağıyor. Zeus'un kusmuğu falan.
______________________________

Gözlerimi açtığımda yumuşak bir yatakta falan değildim.

Nerdeydi şu kitap klişeleri?

Kendimi sürüye sürüye yatağa doğru gitmeye başladım. Aklıma bir şarkı geldi. Sesimde güzel olunca söyleyeyim dedim.

"Sümüklü böcek, duvarda gezecek, annesi onu sopayla dövecek..." devamını unuttuğum için aynı yerleri tekrarlayıp durdum.

Yatağa ulaştığımda odanın kapısı açıldı. İçeri takım elbiseli biri geldi. Ona baktım.

"Bay Antor çantanızı ve ders programınızı gönderdi. Ve yeni telefonunuz. Diğer telefonunuzu da almamı istedi. Gerekli eşyalarınız dolabınızda mevcutdur. Yarım saat sonra ders başlıyor. Hazırlanırsanız iyi olur." Dedi elini uzattı. Gözlerim eline daha sonra da yüzüne gitti. Ne diyordu bu?

"Efendim?" Diyince "Telefon?" dediğinde bende ceplerime baktım. Oradaydı ama onu saklamak istiyordum. Ailemle ilgili fotoğraflarım vardı.

"Gelirken düşürmüş olmalıyım," diyince inanamayan gözlerle baktı. "Tamam bu konuyu Bay Antorla konuşursunuz." dedi ve çıktı. Arkasından dudak büzerek bakarken yüzümü buruşturdum.

Ne?

Bu çok kolay olmuştu.

Adamın arkasından bakmayı bırakıp omuz silktim. Odamdaki dolaba gözlerim giderken onlara bakmayı reddedip bavulumdaki kıyafetlerimden aldım.

Duşa girmeden önce odayı arayıp tarayıp bir bornoz bulduğumda, üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp bir köşeye attım.

Vücudumda ellerimi gezdirirken ilk defa evim dışında bir yerde duş alıyordum. Üstelik burası çok büyüktü! Her tanrı çocuğunun böyle koca odalarının olduğunu düşündüğümde ise Tanrılarının çocuklarına hiçte ilgisiz olmadığını düşünmeye başlamıştım. Tabi aralarındaki ilişki ben ve babam gibi miydi bir fikrim yoktu.

Köpürttüğüm vücudumu durularken herşeye ne kadar da çabuk alıştığımı farkettim. Yani bunu ne kadar çabuk kabullenmiştim!

Şuan belki ağlayıp anne baba diye sızlanmam gerekirken hissettiğim tek şey öğreneceklerimden dolayı olan heyecandı. Ya da yeni insanlar.

Ya da abim...

Duştan çıkarken hızlıca üzerine kıyafetlerimi geçirdim ve aynanın karşısına geçtim.

Yıllarca bu odada oturup etrafı sırıta sırıta izleyerek kalabilirdim.

Saçlarımı yukarıdan sıkı bir at kuyruğu yaparken takım elbiseli adamın getirdiği ders programını aldım. Telefonu ise arka cebime soktum.

Dünyadan getirdiğim eşyalarımı, telefonum, maç formalarım ve kıyafetlerime giderken gözlerim, bavulu kıyafet dolabına soktum. Ve diğer herşeyimi de...

Odadan çıktığımda ise nereye gideceğimi bilmediğimi farkettim.

Etrafa aval aval bakarken nereye gideceğim diye bie oraya bir buraya dönüp önüme bakmadan yürürken birine çarpmam ile öbür dünyaya uçup geri geldim.

"Aptal ettiniz beni" diye kafamı tutarken bir yandan da acıyan popomu ovuşturuyordum.

Gözlerimi açtığımda siyah birini gördüm. Ciddi anlamda ten rengi hariç herşeyi siyahtı.

Ona bakmak için başımı kaldırmam gerektiğinde yüzünü görmemşe ağzım hafif araladı.

Az önce aşık olmuş olabilirdim.

"Sende kimsin?" Dedi çatık kaşlarıyla. Sonra üzerimi inceledi.

Elini bile uzatmazken ona olan aşkım daha da şiddetlendi. Bayılırdım hayvan oğlu hayvanlara.

Aşık aşık bakmaya devam ederken kekeledim. "B-ben Elysion. Ya sen?" Uzun süre cevap vermedi ve beni inceledi. Baya baya inceledi. Hissediyordum. Olacaktı bu iş!

Ama fazlaca cevapsız kaldığımda gülümseme gitti.

Üzerimi silkelerken ona Olympos Tarihi dersinin hangi katta olduğunu soracaktım ki kendini tanıttı.

"Ben Orfe. Hades'in oğlu.'' diyince ağzım hafif aralanan ağzım bu sefer hiç hafif denmeyecek kadar aralandı.

Bu çocuk benim abim miydi?

İçim burkuldu. Çok burkuldu.

YA NEDEN NEDEN? BİZ SENİNLE EVLENECEKTİK!!!

Şimdi sevdiğim çocuğa abi mi diyecektim ben?

"Sen kimin çocuğusun?" Dedi ve benqi beni ateş bastı, elimle kendime yelpaze yaptım.

"Aa şey derslikler nerde biliyor musun?"

"Bu binadan çık. Karşıdaki binanın girişinde krokisi var. Ordan bulursun." Diyince başımı salladım. Gidecekken kolumu tuttu.

"Cevap vermedin!" Dediğinde hala abime aşık olduğuma inanamıyordum. Oysaki senim benim kolumu tutman ile ben sana aşık olup sende ben aşık olunca daha çok aşık olup çocuklarımın babişi olabilirdin.

"Yarama tuz basmasana be adam!" Dedim ağlamaklı sesimle.

Çocuklarım, babanız abim çıktı. Siz bu dünyayı unutun.

"Sen yeni Tanrı çocuğusun!" Dediğinde olduğum yerde durup ona doğru yürümeye başladım.

"Evet, Elysion," diyince sanki başka birinden bahsediyormuşum gibi hissettim. O ise başını salladı.

Aşk acısı dolu bakışlarımla ona bakmayı kesip geç kaldığımı fark ederek hızlıca koşarken arkamdan seslendi.

"Elysion!" Dedi. Arkamı döndüm.

"Geç kalıyorum." dedim kolumdaki saati göstererek

"İyide kolunda saat yok ki." diyince dişlerimi göstererek gülümsedim.

"Mesela yani canım!"
____________________________________
🍃💚🍃

Kayıp Tanrıça'nın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin