Bölüm 9) "Şimşekli Kekim"

311 14 1
                                    

🍃💚🍃e
___________________________________

"Hani hepsini boş bırakmıştınız, hani kötü geçmişti, hani en fazla 45 di. Hani 3 soru yapmıştınız. Hani bu yolda beraberdik ha?" Dedim sınıfta sitemle sınıfa bağırırken.

"Elysion yerine oturur musun lütfen?" Hocaya döndüm. "Hocam 02 ne? 98 puanımı nerden kırdınız?" dedim ona bakarken. Sınav haftamız bitmişti ve sınav kağıdım önümdeydi. Hoca bıkkınlıkla nefes verdi. "Kızım bir soru yapmışsın. Onda da çocuğun yaşını 309 bulmuşsun." Diyince çemkirmeye hazırlandım. Ama izin vermeden konuştu.

"Diğerlerini de yapmayıp 'Sevgili matematik artık büyü ve kendi problemlerini kendin çöz' yazmışsın. Konuşmaya gerek var mı?" açıklamam ile ağzımı açtım.

"Ama ho..." dediğimde "Elysion sus!" derken omuzlarımı düşürdüm. Endymion kolumdan tutup beni yerime oturttu. Ne var yani öyle yaptıysam?

Zil çalınca sınıfa Ambrosia ve Tanrısal Uzuvlar öğretmeni girdi. Kısaca dünyadaki biyoloji. Matematikçi giderken dil çıkardım arkasından.

Notları açıklarken nefesimi tuttum. Bari bundan yüksek alayım.

Sınav haftası bittiği ve notlarımız öğreneceğimiz için bizi sınıflara dağıtmışlardı. Endymion'la aynı sınıftaydık. Ve 13'den yüksek notum yoktu. 5 dakikada bir öğretmenler geliyor ve notları söyleyip gidiyordu. Ben okula gelen sonuncu yarı tanrı olduğum için sınıf listesinde en sondaydım.

"Elysion 06" diyince gözlerimi irileştirdim. Savunma yapacak bir eşy bulamayınca sinirle inledim ve sakinleşip cevap verdim.

"Ters tutuyorsunuzdur. 90'dır o!" Derken dikleşti ve gözlüğünü düzeltip kalçasını masaya yasaldı ve gözlerime baktı. "Bende senle konuşcaktım. Oksijensiz solunumda Kazım Karabekir Paşa ve Enver Paşa görev yapıyor demek ha?" dedi. Olympos'takilerin onlardan haberdar olmadığını bildiğimden bu bana daha komik geliyordu.

Dudağımı mahçupça ısırıp tedirgince gülerken. Yanımdaki Endymion'ın hocaya güldüğünü çaktırmamak için başını sıraya koyup güldüğünü farkettim.

"Hocam şey,'' dedim. "Ne Elysion?"

"Dünaydayken Tarih dersinden bütünlemeye kalmıştım. Ondan şoolmuştur." Dedim "Umarım öyledir." Dedi sınıfı terkederken. Ne var yani çalışkan bir öğrenci değilsem! "Kazım Karabekir ve Enver Paşa" diyip kahkaha attı Endymion.

Göz devirirken "Aman ne Komik" dedim.

___________________________________

"Sonra Elysion 'Hocam Geometrinin hayatta işime yaradığı bir üçgen peynir var onunda üçgen olduğunu Kör dedem bile biliyor' dedi. Bunu diyince hoca çıldırdı. Bunun 18 olan notunu 'Adını düzgün yazamamışsın diyip 13'e kırdı. Sonra başladı bu ağlamaya," diye gülerek notların açıklandığındaki tepkilerimi anlatıyordu.

Başımı masaya koymuş dersleri düşünürken içimden lanetler okudum. Koskaca yarı tanrı oluyorum ama hala dersten kalıyordum, hala dersten kalıyordum.

"İnsan bilimi ve Hakları dersimde 'Hocam IQ seviyenizi yazmışsınız yanlışlıkla sınav kağıdıma.' dedi. Hocada sınav kağıdını yırtıp Elysion'ın önüne atınca Elysion ağzı açık hocaya baktı ve 'Düşünüyorum öyleyse sıçtın' Hocaya saldırmaya kalktı. Hoca sınıftan mosmor çıktı." Diyince kafamı masadan kaldırma gereği duymadan yanıt verdim

"Kızım ben tehlikeliydi diyorum niçin anlamıyorsun?" diye ısrar ettim.

"Niye bu kadar aptalsın ki?" Diyen Elektra gülüp. Elimi yanağıma koyup cevap verdim nefes verirken.

"Çocukken ellerimi ıslatıp prize sokmuşum. Çarpılmışım. Sonra ağlaya ağlaya babama gidip anlatırken babam 'Göster bakalım nasıl oldu?" Demiş. Ona gösterirken bir daha çarpılmışım. O gün bugündür aptalım." derken gözlerini irileştirdi. "Ciddi anlamda sormamıştım." dedi.

Normalde bugün hafta sonuydu. Ama notlarımızı söylemek için okula çağrılmıştık. Ve şuan boştuk.

"Hani tabu oynayacaktık?" dedi Aeson. Sanki yeni hatırlamış gibi başımı salladım. "Eveett, unutmuşum. Ben kartları almaya gideyim o zaman. Sizde çiftleri ayarlayın." diyip ayağa kalktım.

Yatakhane binasına girdiğimde kimsenin olmadığını farkettim. Bizim kata çıkarken arkadan bir zil sesi duydum. Kaşlarımı çatıp arkamı dönerken bir şeyler görmeye çalıştım. Ama bir şey yoktu.

Omuz silkip yoluma devam ederken adım atmamla önünden hızlıca bir şey geçti. Hatta o kadar hızlıydıki sadece karartısını görmüştüm.

Elime ateş toplarımı getirirken önüme bir kağıt düştü. Diğer elimle yere eğilip kağıdı alırken sesli bir şekilde yazılanı okudum.

"Annen nasıldır ki sence?" Derin bir nefes aldım. Eminim ki bu bana değildi. Annem nerde onu bile bilmiyordum ben. Bir kaç adım daha atmıştım ki o karaltıyı yeniden gördüm. Yine bir kağıt düştü "Sanaydı Elysion. Annene ne olduğunu bilmezken bu kadar rahat olmana şaşırıyorum!" Diye seslice okudum. Çevreme bakındım.

Ama hiçbir şey gözükmüyordu. Kaşlarımı çattım. "Bu da ne demek?" Diye fısıldadım. "Annemi tanıyor musun?" Diye bağırdım boşluğa. Ve yeniden gelen karaltı dibimden geçerken korkuyla iki adım geriledim. Önüme düşen kağıdı hızlıca aldım. Cidden korkutucu oluyordu.

"Senin asla gidemeyeceğin bir yerde. Asla." Ya ne diyorsun ne?

"Sen kimsin? Neden konuşmuyorsun?" Derken zil yeniden çalmaya başladı. "Hey, kime diyorum. Cevap versene. Annem nerde?" Dedim. Ama faydası yoktu. Gitmişti.

"Ne oluyor? Neden bağırıyorsun? Hem kimle konuşuyorsun sen?" Arkamdan gelen sesle dolu gözlerimi kırpıştırıp arkamı döndüm. Umarım gözlerim kızarmamıştı. Ellerimdeki notları arkama sakladım. Ona döndüm

"Aidos!" Diyince çok bilmiş tavrından uzaklaştı ve çatılan kaşları gevşedi. "Sen ağladın mı?" Dedi ve yeniden kaşlarını çattı.

"Yoo," dedim aptalca gülümserken. "Ne oldu?" Dedi hala donuk ifadesiyle.

Ziller yeniden çaldı. Hayır hayır olmasın olmasın. Onun yanında olmaz!

Önümden geçen karaltıyla yeniden korkuyla geriledim. Ve o kağıt düşerken zil yeniden çaldı. Kağıdı korkarak aldım. Aidos mümkünmüş gibi kaşlarını daha da çattı.

"Bu da ne böyle? O kimdi? Aptal zil seside neyin nesi?" Sonra elimdeki kağıda baktı. "Onlarda ne?" Dedi ve kağıtları elimden almaya çalıştı. Elimi çekerken. Hala okumadığım kağıdı da diğerlerinin arasına koydum.

"Hi-hiçbir şey." Kekeledim mi ben? "Elysion ver şunları." Diye gürledi ve bende yerimde sıçradım. Gözlerindeki en son ilk kavgamız da gördüğüm şimşekleri görünce yutkundum.

Ellerimdekileri ona uzatırken kağıtları teker teker okudu. En son ise açılmamış kağıda baktı. Okuyunca önce bana sonra kağıda baktı.

"Ne yazıyor?" Diyince kağıdı sinirle elime tutuşturdu ve "Oyun mu oynuyosun?" Diye bağırdı. Boşluktan ses gelmeyince sinirle ellerini saçlarına geçirdi. Ona bakmayı kesip elime verdiği kağıtlardan en sonuncusunu buldum.

"Tanrıların Tanrısı Zeus'un oğlu ve Karanlığın Lordu Hades'in kızı... İki düşman kardeş? Ah Aidos, şimşekli kekim."

___________________________________

🍃💚🍃

Kayıp Tanrıça'nın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin