Bölüm 10) "Tabu"

312 14 0
                                    

🍃💚🍃v
______________________________

Korku? Buraya gelirken yaşayacağımı düşündüğüm son duygu bile değildi. Korkuyor muydum? Deli gibi. Peki bu bir şeylere engel miydi? Hayır. Belli edecek miydim? Asla.

Etrafta gözlerimi gezdirirken ikimizinde birbirimizden olabilecek en uzak köşelere oturmuş. Sessizliğimizi koruyorduk.

Sinirle inlediğinde o kadar şey içinde hala Zilli'nin dediği şimşekli kekim kısmına gülmek istiyordum. Ama şuan bunu yapmam Aidos'un beni haşlaması demekti.

Ardından aynı zil sesi geldiğinde, en sonki zil sesinin gidişinin ardından bir türli sakinleşemeyen Aidos elini duvara geçirdi.

"Lanet olsun senden nefret ediyorum!" Derken bu sözlerin hedefinin ben olduğunu bilmek için münceccim olmaya gerek yoktu. Yok canım, belki de Zilliydi.

Kolunu duvara geçirmesini kesinlikle beklemezken çevreden gelebilecek kağıdı bekledim.

O sırada zil çalarak dışarı çıkan küçük çocuklar koridorun sonunda belirdi.

"Sanırım yanlış alarm," derken yanına gittim usulca.

O ise gözlerini koridorun başında tutarken gülüşen çocuklara doğru bağırdı.

"Defolup gidinsenize küçük böcekler!" duvardaki elini tutup çıkardığım zaman dikkati onlardan bana geldi.

"Aptal," diye mırıldandım. Kolunu çekmeye çalışsa da onun kadar korkutucu olmayan bakışlarımı üzerine sabitledim. Bu onu durdurmaya yetmişti. Belki de onun ki kadar korkunçtu.

"Çünkü," dedi ve durdu. Ellerimi kolundan alıp ona diktim. "Ne çünkü?" Derken "Çünkü se..." derken Aeson'un sesi onun sesini kesti. "Ne oluyor? Aidos! Duvara noldu?" Gözlerini bizden daha ileriye çevirdi. Aeson'un endişeli bakışları rahatlarken yeniden bize döndü.

"Yine mi kavga ettiniz siz?" Diyince kaşlarımı çattım.

"Nerden bilebilirsin ki?" dedim tek kaşımı kaldırmaya çalışırken "Dışarıda herkes sırılsıklam. Hava karardı. Hemde öğlen vakti. Ayrıca koridordaki boy boy yanıklarda senin başının altıdan çıkabilir!" Dedi.

Aidos'un kolu kendini yenilerken kanlı ellerimin arasında duruyordu. Canı acımış olmalıydı. Yenilenmesi bittiğinde parmak başlangıcında hafif morluklar vardı. Çekinerek "İyi misin?" Diye sordum. Elini ellerimin arasından çekerken "Hıhı" gibi bir ses çıkardı.

Tabi az önceki ilan-ı nefreti üzerine neden ona yardım ediyordum bilmiyordum.

Koridorun sonundaki lavaboya birlikte giderken kanlı ellerimdeki Zilli'nin verdiği kağıtları arka cebime koydum.

Şu Zilli tamam korkutucu falandı ama Aidos'a kekim diyende ne bileyim yani.

Ellerimi yıkamaya koyuldum. Gözlerim ucundan Aidos'a kayarken eli suya değerken yüzünü buruşturduğunu gördüm. Gözlerimi kapadım. "Pekala bunu son kez yapacağım," Dedim kendi kendime ve elini tuttum.

Suyun şiddetli akışını yavaşlatıp elinin üzerinde masaj yaparken ,yani suyla, Aidos'un gözlerini üzerimde hissettiğimde ona bakmadım.

Yavaşça elementilerimi kontrol altına almış olsamda hala kontrol edemediğimi söyleyemezdim.

"Bende halledebilirdim." Dediğinde nihayet ona döndüm. "Suya hükmedebildiğini bilmiyordum." Dedim. Omuz silkti. "Etmiyorum zaten." Dedi.

Kaşlarımı çatarken boş vermeye karar verdim. O Aidos'tu. Ona laf yetiştiremezdin.

Kayıp Tanrıça'nın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin