BECAUSE OF THE NERVE

248 31 40
                                    

"O ne?" Jihyo merak ve tedirginlikle sorunca diğer ikisi de oraya döndü. "Taş dev mi o?" Jihyo böyle şeyleri çok seven biri olarak adımlarını o yöne çevirdi. Beomgyu ve Taehyun ise şaşkınlıkla bakıyorlardı.

"Ama bu imkansız. Dinozorların çağında bile yoktu bu." Taehyun ve Beomgyu gitmeye cesaret edemiyorlardı. Ama arkadaşları bunu öğrenir korkusuyla gittiler. 

O an aklına geldi Taehyun'un başka ülkede Beomgyu'nun. Bunu daha sonra sorgulayacaktı. 

Arkadaşlarının bunu öğrenmesinden korkuyorlardı çünkü 'Jihyo noonayı yalnız mı bıraktınız?' derlerdi. Bu da hayli sinir bozucuydu.

"Çok yaklaşmasak? Uyanabilir." Beomgyu kokuyla konuştu. Koca dev bir anda gözlerini açınca Beomgyu korkuyla geriye doğru sendeledi. Taheyun onu kollarından tutmuştu. O da bunu istemsizce ve farkında olmadan yapmıştı. 

Beomgyu yavaşça başını kaldırdı. Şaşkınca kendisine bakan Taehyun'a sahte bir gülümseme sunup başını eğdi. Dudağını dişleyip hızla kalktı.

"Noona bu uyandı, ne yapacağız? Şunun büyüklüğüne bak." Jihyo biraz devi inceledi. 

"Ayağı kayaların altına sıkışmış. Bekle, kurtaracağız seni." Devin koca başını yanında bakteri kadar kalan elleriyle okşayan kıza garip bakışlar yolladı Beomgyu. Taehyun hala az önce olan minik şeyin etkisindeydi. "Hadi diğerlerini buraya toplayalım."

...

Hyunjin, Jeongin ve Yeonjun dışında herkes buradaydı. Fazlasıyla endişelenmişleri yine de. Nerede olduklarını merak etmemek elde değildi. Ama şu an devi kurtarmaları gerekiyordu. 

Tüm erkekler halatla taşı çekmeye çalışıyordu. Jihyo yardım etmek istemişti ama onlar izin vermemişti. Halledeceklerini söylemişlerdi.

Aslında taş çok büyük değildi onlara göre büyüktü. Jongho da aralarına katılsa iyi olurdu. Ama Jongho baltayla taşa vurmak için bazı şeyleri kontrol ediyordu.

"Tamam, baltayı deneyeceğim. Herkes geri çekilsin." Jongho baltayı öyle sert vurdu ki, yerin salladığını kim olsa hissederdi. İnsanlar deprem oluyor bile diyebilirdi. 

"Owww." Ettiği yardımın pek bir etkisi olmayan Beomgyu gözlerini büyüttü. Bu, mümkün müydü?

"Helal lan. Çocuğa bak. Küçük müçük de dedirttirmez bu kimseye. AYI!" Wooyoung ruhtan ruha sıçrayarak yorumlamıştı.

Bu sırada Yeonjun, Jeongin ve Hyunjin

"Minho? Jisung'ı sattın mı lan?" Hyunjin direkt şikayette bulununca yanındaki kız da şaşkınlıkla gözlerini açtı.

"Hayır. Ben sevgilimi kimseye değişmem. Bu Ningning. Bana burayla ilgili bazı şeyler anlatıyor. Aptal Hyunjin!" Dört kız ve dört erkek vardı Yeonjun, Jeongin, Hyunjin ve Minho dışında. Bunlardan sadece Karina ve Ningning'i tanıyorlardı. Bir de, Sunoo denen çocuk buradaydı. Bu Yeonjun'un gözünden kaçmadı.

"Sunoo?" Sunoo kendinden uzun olanla konuşmayı bitirip onlara doğru döndü.

"Yeonjun hyung? Hyunjin ve Jeongin hyung'da gelmiş. Daha önceden neden seslenmediniz?" Hyunjin ve Jeongin'in diğer gençlere olan bakışlarını gördü. "Bu arkadaşım Niki, bu da Heeseung, o da Jungwon. Bunlarda Karina, Ningning, Winter ve Giselle." Herkes birbirine sıcak gülümseme sundu.

"Neden bir mağarada bekliyorsunuz? Neler oluyor? Neden buradayız? Dışarısı neden tehlikeli? Artık şu sorulara düzgün bir cevap verir misiniz?" Heeseung başını sallayıp boğazını temizledi.

"İlk başta Jungwon ve ben buraya geldik. Sonra Winter ve Karina. Ardından Sunoo, Giselle, Ningning ve Niki beraber geldiler. Burada kaldık. Bir türlü çıkamadık. Minho hyung'u buraya çektik çünkü, tam o gelince büyük bir kaosun içindeydi burası. Kapı biraz daha açık kalırsa veya Minho hyung içeriye girmezse okul yıkılabilirdi bile." Heeseung'ın mantıklı açıklamasını herkes onayladı.

"Tamam, hadi gidelim." Yeonjun çok basit bir şeymiş gibi söyleyince Winter umutsuzca başını salladı. 

"Buradan çıkmak asla kolay değil. Uzun süredir bizde bir çözüm bulamadık. Dışarı tehlikeli çünkü harekete geçen bir yanardağı, devler, yaratıklar, aniden kopan fırtınalar ve en kötüsü korkutucu bir cadı ve adamları var burada." Yeonjun ördeklerine benzeyen dudaklarını büzüp gözlerini büyüttü.

"Eee, ne yapacağız? Bizimkileri de çağıramayız buraya." Jungwon elinde inceledeği mavi taşı sertçe masaya bırakıp dikkatleri üzerine çekti.

"Aslında bir çözüm yolu var. Şu cadıyla onun istediği tarzdan bir anlaşma yapsak bizi buradan çıkarır. Ama kimse kolay kolay onunla yüzleşmeye cesaret edemez. Bir kere burada dolaşırken sadece ellerinden birini gördüm. Çük korkunçtu, elleri bile." Heeseung hatırlayınca bile titreyen küçüğün sırtını sıvazladı.

"Aslında ben belki-" Ortaya atlayan Minho'yu Hyunjin sert tavrıyla durdurdu.

"MİNHO! Senin yüzünden buradayız! Hiç o kapıyı açmasan sorun olmazdı! Beomgyu da sadece azıcık merak etmişti! O da açmayalım demişti! Sen yine cesaret takınıp ortaya atladın! Bak, sonuç..." Minho sinirle ayağa kalktı.

"Siz neden buradasınız ki o zaman!? Gelmeyebilirdiniz! Ben mi dedim size gelin beni kurtarın diye! Kendi başımın çaresine kendim kalabilirdim! Sen şimdi arkadaş olarak mı geldin buraya!? Düşman olarak mı!?" Sinirle soluyup mağaradan çıktı ve rastgele bir yere doğru gitti. Kimseye buradan dışarı tek adım atmaya cesaret edemediği için peşinden gidememişlerdi. Ama onun için endişelenmeye başlamışlardı bile.

"Cidden ben bu Hyunjin'i!.." Sinirle söylenip yürümeye devam etti. "Ne halt yemeye girdiyse içeriye? Korkak e-" Aniden çarptığı şeyle durdu. Acıyan kafasını tuttu. "Ahh!" Ne olduğuna bakmak için kafasını kaldırdığında nutku tutuldu resmen. "Aman Tanrı'm! B-b-b-b-bu n-n-ne?"

Dayanamayan bacakları yüzünden yere düştü. Dizleri ciddi anlamda hız ve şiddetle titriyordu. 

"LEE MİNHO!" Korkutucu şeyin kendisine seslenmesiyle çıkan hayal edilemeyecek gür sesle nefeslerinin kesildiğini hissetti Beomgyu. Kalbi öyle atıyordu ki vücudu sarsılıyordu. "YİNE KARŞILAŞTIK SENİNLE!" Minho daha önce görmüştü bu şeyi. Hem de tam burada.

"E-e-e-ev-vet-t, ö-ö-öyl-le o-o-ldu." Korkutucu şeye bakamıyordu Minho.

"BEN SANA BİR DAHA ASLA KARŞIMA ÇIKMA DEMEDİM Mİ!? KİMSE SİNİRİMİ SENİN KADAR BOZAMADI VELET! NE ÇABUK UNUTTUN! ŞİMDİYE KADAR ALDIĞIN TÜM NEFESLERİ UNUT! BUNDAN SONRA DA ALAMAYACAKSIN!" Minho bunun olabileceğinin çok iyi farkındaydı.

|||

Oluyor bir şeyler ama hadi bağalım

Hongjoong'un ilk rap partına aşığım

Başka rap partı yoktu zaten galiba?

Nyese

Anti-Romantic || TaegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin