Aşk ve Savaş

407 57 43
                                    

Merhaba, uzun bir bölümle geldim.
Bölümü okurken  nerede dinlemeye başlamanız gerektiğini anlayacağınız iki şarkı ismi yazacağım sizlere. Dilerseniz bölümü okumaya başladığınızda da dinleyebilirsiniz tabii ki.

Fleurie - Hurts Like Hell
Fleurie- Love and War

Satır aralarında görüşmek üzere.
-

Günlerin sanki her şey normalmiş gibi akmaya devam etmesi her ne kadar anlamsız gelse de, sorumluluklarından kaçamayacağını bildiğinden ve okula gittiğinde kokusuna hasret kaldığı sevgilisinin yüzünü göreceğini umduğundan tıpkı diğer günlerde olduğu gibi bugün de yataktan kalkmış, hazırlanmaya koyulmuştu Jimin.

Bir süre komodinde duran deftere sabitlediği bakışlarını yavaşça saatine çevirmiş, ardından ağrıyan kaslarına iyi gelmesini umarak umutsuzca gerinmişti.

Birbiri ardına gelen öksürüklerine ve çatlayacakmışcasına ağrıyan başına aldırış etmeden duşa, soğuk suyun altına atmıştı güçsüz bedenini.

Jungkook'un öfke dolu gözleri bir an olsun bırakmıyordu zavallı öğretmenin peşini.

Diğer günlerden farksız olarak bugün de zihninin ona oynadığı oyunlarla baş etmeye çalışarak fakültenin yolunu tutmuş, sevgilisinin yüzüne hasret kalan gözlerini fakülte bahçesinde gezdirmişti.

Yoongi ve Hoseok gelmesine rağmen Jungkook'u hiçbir yerde göremiyordu. İster istemez çöken omuzlarıyla ve yere çevirdiği bakışlarıyla öğrencilerinin yanından selam vermeden geçmesi Hoseok'un bile dikkatini çekmişti.

"Bay Park pek iyi gözükmüyordu." diye mırıldanmıştı Yoongi'den bir yanıt almayı beklercesine. Yoongi ise öğretmeninin arkasından bakarken başını aşağı yukarı sallamakla yetinmişti sadece. Hoseok'a olanları anlatmalı mıydı? Jungkook hazır olduğunda anlatırdı ne de olsa, onun haddine değildi.

Günün geri kalanı oldukça sıradan geçmişti herkes için. Havanın boğuculuğundan olsa gerek kimse hoşnut gözükmüyordu halinden.

Taehyung ise Jimin'in aksine oldukça neşeli bir tonda haftasonunun gelmesini bahane ederek dışarı çıkmayı önermiş, "Bu sefer itiraz kabul etmiyorum." diyip şakayla karışık arkadaşının omzuna vurmuştu çantasını toparlamaya başlamadan hemen önce.

Jimin artık daha fazla kaçamayacağını bildiğinden "Pekala..." diye mırıldanmış, bahane üretmemesine şaşıran Taehyung'a aldırış etmeden çantasını toplamaya başlamıştı.

Fakülteden çıktıklarında Taehyung otoparktaki arabasına binmek yerine taksi durağına yöneldiğinde Jimin'in yemek yedikten sonra içmeye gideceklerini anlaması pek uzun sürmemişti.

Yemek yiyecekleri restauranta geldiklerinde yemekleri hazır olana kadar içmek için birer kahve sipariş etmişler, kahvelerin gelmesini beklemeden sigaralarına sarılmışlardı.

Taehyung uzun zamandır durgun gördüğü Jimin'i biraz olsun neşelendirmek için telefonunu cebinden çıkartmış, "Bak sana ne göstereceğim." diye mırıldanmıştı. "Dün annem eski fotoğraflara bakarken bana da bir iki tane yollamış."

Jimin Taehyung'un kendisine doğru çevirdiği telefonun ekranına baktığında gördüğü fotoğraf karşısında şaşkınlığını gizleyememiş "Bir saniye, nasıl yani?" diyerek telefonu arkadaşının elinden almıştı aceleyle.

Taehyung ne olduğunu anlamak için arkadaşının yüzünü incelerken Jimin fotoğrafı biraz daha yaklaştırmış "Bana hangi okula gittiğini neden söylemedin?" diye mırıldanmıştı telefonun ekranını arkadaşına çevirirken. "Hemen arkanda duran çocuğu hatırlıyor musun?"

Louder Than BombsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin