Çocuk Oyuncağı

729 93 209
                                    

Herkese merhaba! Neredeyse 2700 kelime yazmışım, bir maşallahınızı alırım.
Neyse, böyle olaylı bir bölüme böyle ciddiyetsiz bir giriş yaptığım için özür dileyip hemen bölüm şarkısını söylüyorum loopta okursunuz artık.

Your Eyes Tell- BTS

-

Zihnini rehin alan sorular yüzünden yatağında saatlerce bir o yana bir bu yana dönüp durduğu gecenin sabahına tıpkı bir hayalet gibi uyanmıştı Jimin. Şaşılacak bir şey değildi elbet bu, fakat aynadaki yansıması resmen bambaşka biri gibiydi ve Jimin oldukça hazırlıksız yakalanmıştı bu görüntüye.

Gözünü çevreleyen mor halkalar sanki yüz yıllar boyu oradan kaybolmayacak gibi kararlı görünmüştü genç öğretmene. Sakince derin bir nefes aldıktan sonra "Pekala..." diye mırıldanmış, ardından bu korkunç görüntüden nasıl kurtulacağını düşünmeye koyulmuştu.

Elini yüzünü yıkadıktan sonra kararlı adımlarla normalde pek de ihtiyaç duymadığı makyaj malzemelerini koyduğu kutuya ilerlemiş ve kapatıcıya uzanmıştı genç öğretmenin narin elleri hiç düşünmeden. Bu mor halkalardan başka türlü kurtulamazdı.

Hazırlanması normalden de uzun sürdüğünden ana caddeye kadar hızlı adımlarla yürümüş, gözü kolundaki saate takıldığında ise sonunda taksiye binmeye karar vermişti. Taksideki yolculuğu boyunca şoför ile hükümetin politikalarından tutun da ünlülerin hayatlarına kadar pek çok konudan konuşmuşlardı fakat Jimin'in aklı yalnızca Jungkook'da idi, ve tabii ki Taehyung'un söylediklerinde de.

Yabancı Diller binasının ihtişamlı mermer merdivenlerini hızlı adımlarla tırmanırken öğrencisinin sesi kulaklarında yankılandığında derince bir nefes almış, ardından zavallı genç ile göz göze gelmemek için başını yere, parmak uçlarına eğerek yürümeye koyulmuştu.

Öğretmeninin ona gözünün ucuyla bile bakmadan bir rüzgar gibi geçtiği koridorda öylece dikilmiş, bir kaç saniyeliğine arkasından bakakalmıştı Jungkook. Bırakın birbirini seven iki insanı, birbirini hiç tanımayan insanlar gibi hissettirmişti genç öğretmenin bu davranışı masum gence. 'Belki de dalgındır.' diye geçirmişti içinden. Öğretmenini, şu sıralar hayatı sevmesine sebep olan yegane insanı, aklamaya çalışıyordu kendi kendine.

Hoseok'un sesi kulaklarına çalındığında aniden irkilmiş, "Efendim, ne dedin?" diye mırıldanmıştı genç. Hoseok gözlerini devirirken Yoongi sakince Hoseok'un söylediklerini tekrarlamış "Ne diye tüm paranı kaybetmişsin gibi baktığını soruyor." diyip gülmüştü. "Hala aklın yurtta mı yoksa?"

"Hı hı" diye mırıldanmıştı Jungkook çaresizce. Arkadaşları saçmalamaması gerektiğini ve ne kadar isterse onlarla kalabileceğini söylese de Jungkook yalnızca başını bir aşağı bir yukarı sallamış sessizce teşekkür etmişti. Daha önce gidip o çocuğu bir güzel pataklamayı önerdiklerinde aynı dalgınlıkla başını aşağı yukarı sallamıştı. Aklından geçenleri söylemeye ne cesareti vardı ne de gücü. Arkadaşlarına öğretmenine kalbini kaptırdığını söylese onu dövmekten beter edeceklerine adı gibi emindi. Hayatı boyunca romantik ilişkiler için kimseden tavsiye almaya gerek duymamıştı fakat Park Jimin tüm dengeleri alt üst etmişti işte. Durgun bir göle atılan sert bir kaya gibiydi. Herkesten gizlemesi gereken kocaman bir kaya.

Öğretmeni az önce girdiği odadan elinde kitaplarla çıktığında Jungkook sonunda o koca taşın düştüğü gölde boğuluyormuş gibi hissettiren düşüncelerinden bir anlığına uzaklaşmış, arkadaşlarının arkasına takılmış, genç öğretmenden önce sınıfa girmek için adımlarını hızlandırmıştı. Bakışları hala arkasında ağır adımlarla yürüyen öğretmenine düşüyordu fakat bir kez bile göz göze gelememişlerdi. Dalgın başını sanki düşünceleri ağır geliyormuş gibi yere eğmiş, öylece yürüyordu Jimin.

Louder Than BombsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin