Kısa sürede geri döndüğüm için oldukça mutluyum. Bölüm şarkısını da söyledikten sonra sizi bölümle baş başa bırakacağım.
Halsey-Sorry
-Arkadaşlarına günlerdir nerede olduğu ile ilgili söylediği yalanlar her ne kadar kendini kötü bir arkadaş gibi hissetmesine sebep olsa da başka bir çaresi olmadığının farkındaydı Jungkook, en azından şimdilik.
Hem kendisinin hem de arkadaşlarının gerçeklerin öğrenilmesine hazır olacağı o anı beklemekten başka şansı yoktu.
Yine de onlardan gizlediği bu ilişkinin sanki ikinci bir hayat yaşıyormuş gibi hissettirmesine engel olamıyordu.
Arkadaşları ellerinde abur cubur dolu tabaklar ile koltuğa yerleşmiş, dizideki kadınla adamın aralarındaki yaş farkı hakkında konuşurken kendini biraz olsun şanslı hissetmişti Jungkook.
Hoseok ağzına kocaman bir büskivi atmadan önce "Bana kalırsa yaş farkı sorun edilecek kadar da çok değil. Ne diye bu kadar geriliyorlar anlamıyorum." diye homurdanmış Yoongi ise bir saniye olsun diziden ayırmadığı gözlerini kırpmadan "Atladığın bir nokta var, yaş farkının yanında adam bir de kadının patronu. İnsanların tepkilerinden korkuyorlar." diye mırıldanmıştı.
Jungkook hafifçe yutkunup aralarında konuşan ikiliyi dinlemiyormuş gibi davranmak için insan üstü bir çaba sarf etmeye başlamıştı. Bu diziyi izlerken bile başına ağrılar girmişti zaten.
Hoseok ise çok geçmeden" Ne yani insanlar aralarında bir çıkar ilişkisi olduğunu düşünecek diye aşklarından vaz mı geçecekler?" diye çıkışmıştı.
Yoongi başını sağa sola sallamış," Bana kalırsa aksine birbirlerine daha da sıkı sarılmalılar. " diye mırıldanmıştı.
Konuşulan her şey dizi karakterleri hakkında değil de Jimin ve kendisi hakkındaymış gibi hissetmekten bir türlü kurtulamamıştı zavallı genç. Derin bir nefes aldıktan sonra ağır hareketlerle koltuktan kalkmış, mutfağa doğru ilerlerken " Kendime kahve yapacağım, içmek isteyen var mı?" diye seslenmişti.
Arkadaşlarının ikisi de "hayır" anlamında çıkardıkları şifreli bir konuşmayı andıran seslerden sonra dizi hakkında konuşmaya devam ederken Jungkook usulca kahve için su kaynatmaya koyulmuş, beklerken istemsizce elini cep telefonuna götürmüştü.
Öğretmeni ile geçirdiği günlere ait elindeki tek anıya, tüm bu yaşananların onun hayal ürünü olmadığının kanıtı olan tek fotoğrafa bakmaktan kendini alıkoyamıyordu zavallı.
Yükselen tansiyonun yüzünden güç bela yedikleri yemekten sonra öğretmeninden bir iyilik istemiş, en ince ayrıntılarıyla çizilmiş portresi ile bir fotoğraf çekilmeyi dilemişti. Yakınlaşıp fotoğrafı biraz daha incelemeye koyuldu Jungkook.
Öğretmeninin orada, onunla olduğunun tek kanıtı olan gölgesi yatağa düşmüştü. O an bir insanın gölgesinin bile nasıl böyle "yakışıklı" görünebildiğini düşünmeden edememişti zavallı. Ardından derin ve bıkkın bir nefes çekmişti içine.
Dört duvarın arasında sıkışıp kalmışlardı.
Zihinlerinin en karanlık odalarına tutsak olmuştu aşkları.Kettle suyun kaynadığını haber vermek için sinir bozucu bir şekilde öttüğünde aceleyle telefonunu cebine koymuş, french pressi almak için tezgahın üzerindeki dolaplardan birine uzanmıştı. Gördüğü, dokunduğu her şey ona yasak aşkını hatırlatıyordu. Beraber ilk kahvelerini içtikleri o kafeye gidip yine öğretmeninin tam karşısına oturup gözlerinin içine bakmak, güzel yüzüne doyasıya izlemek istiyordu. Şimdiden nasıl bu kadar özlemişti bir türlü aklı almıyordu zavallının.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Louder Than Bombs
FanfictionPark Jimin'in sakin denizi, öğrencisi Jeon Jungkook'un hayatına girmesiyle hırçınlaşacaktı.