Bölümü "My Time" dinleyerek okursanız sevinirim. İyi okumalar!
-Yeni güne son sınıflarla işleyeceği dersin verdiği mutlulukla uyandığını kendi kendine inkar etmeye çalışsa ikide bir saatini kontrol etmesinin başka açıklaması olmadığını adı gibi biliyordu Jimin.
Yol boyunca ne kitap okuyabilmiş, ne de dinlemeyi denediği Amerikan Sineması hakkındaki podcaste odaklanabilmişti genç öğretmen.
Sonunda metrodan inip büyük bir hevesle insan selinin arasından sıyrıla sıyrıla merdivenleri çıkmış ve neredeyse koşar adımlarla fakülteye yürümüştü.
Ve bu olanların hiçbirinin güne son sınıflarla işleyeceği "Edebiyat Kuramları ve Eleştiri" dersi ile başlayacak olmasıyla yakından uzaktan alakası yoktu.
Fakülte bahçesine şöyle bir göz atmış, ne arkadaşı Taehyung'u ne de gözde öğrencisi Jungkook'u görememişti genç öğretmen.
Sarı saçları hafif hafif esen rüzgarla dalgalanırken elinde tuttuğu, kendisine güzel gözlü öğrencisi tatafından ödünç verilen şemsiye ve kalbinde kanat çırpan beyaz bir güvercinle girmişti binaya Jimin. Yolda dün yemek yediği öğretmenlerden biri olan Jin ile karşılaşmış, keyifli geçen kısa bir sohbetten sonra yoluna devam etmişti.
Ofise girdiğinde kendisini her zamanki gibi elinde bir bardak kahveyle bekleyen sevimli iş arkadaşı Taehyung karşıladığında gününün güzel geçeceğine emin olmuştu Jimin.
"Günaydın yakışıklı!" diye şakımıştı Taehyung "Tahmin ettiğim gibi tam vaktinde geldin." diyip gülümsemiş, ardından masasında duran diğer kahve kupasını Jimin'e uzatmıştı. "Sana da yapmıştım."
"Teşekkür ederim Tae." diyip gülümsemişti Jimin "Her şey için."
Taehyung iş arkadaşının sözlerine karşılık kaşlarını hafifçe çattığında "Dün sayende çok iyi vakit geçirdim." diyip gülümsemişti Jimin.
Taehyung çatılmış kaşlarını kocaman gülümsemesine bıraktığında Jimin'in omzunu sıvazlamış "Benim için bir zevkti." demişti "İstediğin an dışarı çıkıp eğlenebiliriz."
Jimin arkadaşının içini ısıtan sözlerine karşı gülümsemiş ardından saatini kontrol ettikten sonra "Dersim başlıyor, gitmeliyim." diyip hızla kitaplarına uzanmıştı. "Görüşürüz Taehyung-ah!"
Jimin kapıdan bir elinde kahvesi bir elinde kitaplarıyla çıkarken Taehyung gülümseyerek onu izlemişti bir süre.
Uzun zamandır yalnız kaldığı ofisini ona hiç de yabancı gibi gelmeyen bu yabancıyla paylaşmaktan oldukça mutluydu genç adam.
Taehyung'u geride bırakıp derse giderken aklındaki tek düşünce Jungkook'u görecek olması olduğundan bir yandan suçluluk duyuyor bir yandan da kalbinde kanat çırpan beyaz güvercini durduramıyordu Jimin.
Sınıfın kapısından girerken 'Masum bir hoşlantı kimseye zarar vermez.' diye geçirmişti içinden genç öğretmen.
Gülümseyerek "Günaydın herkese." derken sandalyesine oturmuş ardından dosyaların arasından çıkarttığı yoklama kağıdını imzalamaları için öylece bırakmıştı masasına.
Kendisine neşeli bir tonla günaydın diyen öğrencilerine bakmak için başını kitaplardan kaldırdığında beklediğini bulamamıştı genç öğretmen.
Jungkook'un ışıl ışıl gözlerini görmek yerine Hoseok ile göz göze gelmişti Jimin. Tüm öğrencilerini seviyordu fakat, beklediği bu değildi.
Jungkook'un neden gelmediğini merak etse de renk vermemiş, her zamanki canlı ses tonuyla giriş yapmıştı derse.
"İsmi sıkıcı ve ürkütücü gelse de edebiyat kuramları o kadar da zor bir ders değildir aslında." diyip gülümsemişti Jimin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Louder Than Bombs
FanfictionPark Jimin'in sakin denizi, öğrencisi Jeon Jungkook'un hayatına girmesiyle hırçınlaşacaktı.