Herkese merhaba! Bölümü Ariana Grande - Just a Little Bit of Your Heart ile dinlerseniz sevinirim!
İyi okumalar!
-Jimin geçen üç dört günde yaşadıklarına rağmen olumsuz düşüncelerden narin kalbini sakındığı, sendromsuz bir pazartesi hayaliyle gülümseyerek girmişti meslektaşı Taehyung ile paylaştığı ofise. Kapıyı hızla açmış "Günaydın Seul'e renk katan adam!" diye şakımıştı kolları hala arkadaşını kucaklamak istercesine havadayken. Gülümsemesinin sönmesi ise pek uzun zaman almamıştı.
Gözleri Taehyung'un masasının önündeki sandalyede öylece oturan Jungkook'un gözlerini bulduğunda gülümseyen gözlerinin yerini bomboş bakışlar almıştı genç öğretmenin. Yine de kendini toplamak için birkaç saniye yetmişti neyse ki. "Günaydın Jungkook." diye mırıldanırken kapıyı usulca kapatmış, o neşeli adamın yerini alan bu sessiz sedasız adamı izlemeye koyulan Taehyung'un bakışlarına aldırış etmeden sandalyesine kurulmuştu.
Jungkook ise öğretmeninin gülüşüne sakladığı çiçekleri solduranın kendi varlığı olduğunu bildiğinden düğüm düğüm olan boğazı elverdiğince "Günaydın Bay Park" diye mırıldanmış, ardından neşesi sönmüş gözlerini masasında dosyalarla uğraşan öğretmeninin tepkisiz yüzünden çekmişti. Genç, bakışlarını bileğindeki saate çevirmiş "Yardımınız için teşekkürler Bay Kim." derken usulca sandalyesinden kalkmıştı. Jimin'in aksine Taehyung'un meraklı bakışları hareketlerini takip ederken saygıyla eğildikten sonra dolan gözlerini saklayabildiğini umarak vakit kaybetmeden odadan çıkmış, iki öğretmeni baş başa bırakmıştı Jungkook.
Neredeyse koşarcasına lavaboya girerken arkasından seslenen Yoongi ve Hoseok'u duymazdan gelmiş, kalan son gücüyle kendini kabinlerden birine atmıştı Jungkook. Gözlerinin neden dolduğuna dair en ufak bir fikri bile yoktu zavallının.
Genç öğretmenini öyle gülümserken gördüğünde heyecanla atan kalbi, git gide solan gülümsemeyle birlikte yavaş yavaş çürümeye başlamıştı sanki.
Bir gün önce karşılaştıklarında pek konuşmamış olsalar da aralarının bu denli kötü olduğunu düşünmemişti zavallı. Tahmin edememişti böyle olacağını. Her şey o kadar garipti ki...
Hissettiği tek şey acıydı zavallının, kalbini koca bir yılan gibi sarıp sarmalayan tarifsiz bir acıydı bu.
Onu gördüğü için bu kadar mutsuz mu olmuştu sahiden öğretmeni? Oysa odaya girerken nasıl da mutluydu genç öğretmen. Övgüler yağdırdığı Kim Taehyung'u göreceği için miydi Jungkook'un bakmaya kıyamadığı o güzelim gülümseme?
Zihninde hiçbirinin cevabını duymak istemediği o korkunç sorular yankılanırken kendini kabinin dışına atmış, aynadaki aksiyle yüzleşmişti Jungkook.
Güçsüz parmaklarını yanağındaki yara izinin üzerinde gezdirirken acıyla gülümsemişti öğrenci. "Oysa yaralarımı öperken nasıl da güzel bakıyordu gözleri."
Hafifçe kızarmış gözlerini ve akan burnunu ne olduğunu soracak arkadaşlarına "alerji" bahanesini yutturamayacağını anladığında bir gün önceki antrenmanda çok terlediğini, bu yüzden de hasta olduğunu söylemeye karar vermişti Jungkook. Nasıl olsa Hoseok o gün antrenmana gelmemişti ve bunu kolayca yutturabilirdi. Üstelik öğretmenlerinin ofisinden çıktığı anda başlayan berbat baş ağrısı tüm gün boyunca hasta rolü yapmasını kolaylaştıracağa benziyordu.
Taehyung ise elini şöyle bir sallasa havada dolaştığını hissedebileceği o huzursuzluğun sebebini öğrenmek için özenle seçtiği kelimelerle bir süredir ortama hakim olan sessizliği bozmuş, Jimin'in oturduğu yerde hafifçe sıçramasına sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Louder Than Bombs
FanfictionPark Jimin'in sakin denizi, öğrencisi Jeon Jungkook'un hayatına girmesiyle hırçınlaşacaktı.