Labirent

673 99 114
                                    

Bölüm şarkısı hikayeye ismini veren, ilk duyduğum andan beri aşık olduğum o güzel şarkı; Louder Than Bombs
İyi okumalar!
-

Bedeni koca bir yangının içine hapsolmuş da tek çaresi öğretmeninin bir yudum su gibi imdadına koşan dudaklarıymış gibi hissediyordu Jungkook. Onu ateşe atan bu dudaklar nasıl oluyordu da kurtuluşu oluyordu ruhunun? Hiçbir şeye aklı ermiyordu zavallının.

Bildiği, hissettiği tek şey Jimin'in, dudaklarının üzerinde aceleyle fakat bir o kadar da özenle dolaşan dolgun dudakları ve şiddetini git gide arttıran yağmurun yer yüzünü yıkayan damlalarıydı.

Gözleri sımsıkı kapalıyken bile, o dudakların sahibinin ışığı aydınlatıyordu genç olanın yolunu. Hiçbir soru sormadan, hiç tereddüt etmeden yürümek istiyordu Jungkook o yolda. Ayakları çıplak, yol alabildiğine engebeliydi ama ne yabani otların dikenleri, ne de boyunu aşan kayalar korkutuyordu genç adamı. Öğretmeninin ışığı yolunu aydınlatmaya devam ettiği sürece gecesini gündüzüne katıp dizlerinde derman kalmayasıya kadar yürümeye hazırdı Jungkook.

Öğrencisinin bir fısıltıyı andıran inlemesi kulaklarına çalındığında hafifçe gözlerini aralamış, sımsıkı yumulmuş gözlerle karşılaşmıştı Jimin. Ne ara bu hale geldiklerini bile hatırlamıyordu. Küçücük bir temas nasıl da koca bir yangına dönüşmüştü. Gece gündüze, doğrular yanlışlara karışmıtşı sanki. Renkler birbirine girmiş, her biri griye dönmüştü ama Jungkook hala Jimin'in gökyüzündeki yerini koruyor, ışıl ışıl parıldıyordu.

Jungkook çaresizce "Bay Park" diye fısıldadığında titrek nefesi öğretmeninin dudaklarını yalayıp geçmiş, daha da içine çekmişti genç adamı. Jimin sabırsızca ellerini öğrencisinin beline doladığında Jungkook yağmurda ıslanan kumaşın tenine dokunuşuyla aniden irkilmişti. Genç bedenini istemsizce karşısındaki bedene yaklaştırmış, titrek bir nefes kaçmıştı dudaklarından öğretmenini deliye döndüren.

Jimin'in tutuşu bir öncekine göre daha da güçlendiğinde Jungkook içgüdüsel bir şekilde öğretmeninin kucağına tırmanmış, ellerini boynuna dolamıştı. İçindeki yırtıcı hayvan kontrolü ele geçirmiş gibi hissediyordu öğretmeninin narin fakat bir o kadar da erkeksi elleri bedenini keşfe çıkarken.

Hayatında ilk kez bedeninin varlığının, uzayda kapladığı alanın bu kadar farkındaydı Jungkook. Sanki tüm dünya durmuş, zaman yavaşlamış gibi hissediyordu ikisi de. İki beden, iki kalp, iki ruh birbirini kucaklamış, bir olmuştu. Koskoca dünyayı küçücük bir odaya sığdırmışlardı sanki.

Sonsuza kadar böyle kalabilmeyi dilemişti Jimin o an. Aklını kurcalayan sorular ve belirsizlikler olmasaydı sonsuza kadar öyle kalabilirlerdi belki de. Fakat aklında dolaşan binbir tilkinin ayak sesleri kalbini kucaklayıp gökyüzüne çıkaran beyaz güvercinlerin çırpınışlarına engel oluyordu.

"Jungkook." diye mırıldandı genç öğretmen hiç istemediği halde usulca geriye çekilirken. "Zor bir gün geçirdin, dinlenmelisin." Parmakları usulca öğrencisinin yüzüne düşen saçları geriye itiyordu genç öğretmenin.

Göğsü nefes alış verişlerinin etkisiyle hızla inip kalkarken Jungkook öğretmeninin cümleleriyle usulca başını sallamıştı ona hak verdiğini belli edercesine. Öğretmeni haklıydı, çok zor ve yorucu bir gün geçirmişti. Her ne kadar ilacının öğretmeninin şarabı andıran dudakları olduğunu bilse de aralarında geçmesi muhtemel olan şeylerin bu şartlarda gerçekleşmesini kendisi de istemezdi. Berbat bir günün ardından alkol almış ve oldukça duygusallaşmıştı.

Louder Than BombsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin