𝟙𝟚

3.2K 363 204
                                    

Üç gündür ofisten dışarı çıkmayan adam, üstündeki kırışmış beyaz gömlek ve pantolonla terasa yürüyordu şimdi. Dün, o her şeyden önemli dosyayı nihayet geri alabilmişlerdi. Dosya tekrar eline geçtiği için rahatlamış, sinirini atmıştı. Ama bu sefer daha ağır duygular kara bulutlarla üstünde dolanıyordu. Pişmanlık ve vicdan azabı. Eşine bağırdığı için üzerine çöken bu duygular bir türlü yok olmuyordu. Yüzüne bakamayacağını düşündüğü için de eve gidemiyordu.

Saat sabahın beşi olmasına rağmen çoktan hareketlenmiş şehir, uzaktan adeta yorgunluk kokuyordu. Yaktığı sigarasından bir nefes çekmiş, üç gün önce bahar havası şimdi ise kutuplardaymış gibi hissettiren soğuğa salmıştı pis dumanı.

Hem öylece gözlerini gezdiriyor hem de kendini zehirliyordu. Birazdan çalışanları gelecek şirket yine sesle dolacaktı. Asistanı toplantıları olduğunu zırvalayarak kafasını ütüleyecek, yeni gelen stajyerler hatalar yapacak ve hepsiyle yine kendisi ilgilenecekti.

"Sabah sabah ne işin var burada?" Uyandığı gibi buraya geldiği belli olan Youko'nun sesini duymuş yüzünü ona çevirerek omuz silkmiş, elindeki sigarayı göstermişti.

"Uyumuyorsun değil mi?" Konuşurken yürüyerek yanına gelmiş, Jungkook gibi kollarını korkuluklara dayamıştı. "Nasıl uyumamı bekliyorsun?" Uzun nefeslerle yarısını bitirdiği sigarayı korkuluğun üstünde söndürmüş, izmariti elinde tutmaya devam etmişti.

"Öylesine kurulmuş cümleleri geçiyorum. Çalışanlar gelmeden konuşmamız gereken bir konu var." Alt çenesi öne çıkmış, ağlamamaya çalışır gibi bir ifade takınmıştı.

"Seni dinliyorum." Çok garip bir şeymiş gibi incelediği izmariti aşağı, öylece bir yere fırlattı.

"Dosyayı Alice'e Jimin vermedi." İşte bu cümle Jungkook'un soluğunun kesilmesine sebep olmuştu. Konuşamayacağını anlayınca devam etti.

"Benim... Benim eski sevgilime z-zarar verecekti. Onu ne kadar sevdiğimi ve vazgeçemediğimi en iyi s-sen biliyorsun." Ne hissedeceğini, ne düşüneceğini, ne yapacağını asla kestiremiyordu. Nasıl olurda 'dostum' dediği kişi bunu yapabilirdi.

"Sen. Ne dediğinin farkında mısın? Kulakların duyuyor mu senin? LANET İŞE BAŞLAMADAN ÖNCE TEHDİTLERE KULAK ASMAYACAĞIZ DEMEDİK Mİ BİZ? DEMEDİK Mİ YOUKO CEVAP VER." Alayla gülmüş, kollarını bağlamıştı. "Hoş, hatırladığını düşünmüyorum."

Büyük terasta bir o yana bir bu yana ilerlerken yüzünü sıvazlıyor, inanmayı reddediyordu. Bir an da durmuş, ciddi yüz ifadesiyle konuşmuştu. "Anlat şu olayı düzgünce."

"Siz tatildeyken Alice beni aradı. Ve Eun Sun'un elinde olduğunu, eğer dosyayı getirmezsem zarar vereceğini söyledi. Ben de düşünemedim o sırada. Dosyaya ihtiyacın olması için bir yalan uydurdum. Yalanıma inandın. Sen dosyayı Jimin'den isteyince, sana gözükmeden şirketten çıkıp koşa koşa sizin evinize gittim. Jimin'le kapıda karşılaştık." Yutkundu. Zorlanıyordu ama anlatması lazımdı. "Jimin vermek istemedi. Senin bizzat beni gönderdiğini söylediğim halde seni aramak için telefonunu çıkardı. Sonra ben, bana güvenmiyor musun dedim. Güvendiğini ama aramanın en iyisi olduğunu söyleyecekken dosyayı elinden alıp gittim. Alice'e de kendi ellerimle verdim."

Jungkook'un pişmanlığı katlanmaya başlamıştı. İçinden keşke diyordu, keşke önce onu dinleseydim. Ama belki hemen şimdi çıkarsa eşi okul için evden çıkmadan onu yakalayabilir ve özür dileyebilirdi. Gerçi kuru bir özürle affedileceğini düşünmüyordu ama küçük bir ihtimal veriyordu.

"Bir süre şirkete gelme Youko. Yüzünü görmek istemiyorum." Bu sözlerden sonra ofisten araba anahtarını almış, ışık hızıyla yola koyulmuştu. Üç gün önce sinirle geçtiği bu yolları şimdi kalbinde heyecan ve umut kırıntılarıyla geçiyor olmak içini hoş ediyordu. Ne kadar dile getirmese de eşini özlemişti. Limon kokusunu, utanışını, dudaklarını büzmesini en çokta gülümsemesini özlemişti. Evet, Jungkook Jimin'i pek gülümsetmemişti. Zaten içten gülümsemesini ilk kez kayağa gittiklerinde görmüştü. Omzundaki minik başı, gülen yüzüyle adeta bir melekti. Eşinin eşsiz gülümsemesi gözlerinin önüne gelmiş, kendisinin de burukça gülümsemesine sebep olmuştu. İşte Jimin böyle birisiydi. Yanında olmasa bile gülümsetirdi insanı.

Redamancy | Jikook |Where stories live. Discover now