𝟚𝟡 (𝕄)

2.8K 204 104
                                    

~Bölümün belirli kısımlarında smut vardır, okumak istemeyenler veya sevmeyenler varsa bölümü atlayabilir.~

"Efendim rica ederim kıyafetleri giyer misiniz?" Elindeki kurdeleyi sıktı ve arkasını döndü.

"Sen yine geldin mi? Gitmeyeceğim diyorum anlamıyor musun?"

"Efendim, lütfen..." Ellerini önünde birleştirip başını eğen adama göz ucuyla bakıp sıkıntılı bir nefes bıraktı ortama.

"Offf, tamam çık." Kurdeleyi yatağın üstüne koydu.

"Öyleyse kuaförleri çağırıyorum efendim." Cevap vermesine fırsat bırakmayan ve önünde hızla eğilip çıkan adama göz devirmiş, bir süre önce sadece internetten biraz araştırıp fiyatına baktığı beyaz, saten elbiseyi eline aldıktan sonra hemen giymiş, kuaförleri beklemeye başlamıştı.

Tam koltuğa ilerlediği sırada kapıyı tıklatıp içeri giren adamlara bakmış, ilerideki makyaj masasına oturmuştu.

Kısa selamlaşmalarının ardından hızla saçlarıyla uğraşmaya başlayan adamlarla eline telefonunu alarak önce okul grubundaki mesajları incelemiş, daha sonra yeni yüklediği oyunu oynamaya başlamıştı.

Yirmi dakika süren işlemden sonra siyah uzun botları ayaklarına geçirmiş, yanındaki korumalarla birlikte otelin dışına ilerlemişti.

Sevgilisinin evlilik teklifinden sonra güzel vakitler geçirmelerinin -bu vakitler daha çok Jungkook'un Jimin'in gönlünü alma çabalarıyla geçmişti çünkü onu korkutmuştu- ardından Jungkook yanından ayrılmış, mesaj attığı yere gelmesini ve ona yardımcı olacak kişilere izin vermesini istemişti. Kıyafet konusunu kendisine bıraktığından ve Jimin bugün elbise giymek istediğinden normal haline nazaran daha seksi parçalar seçerek giyinmişti. Saçlarının ise bir tarafı tamamen yana yatmış haldeyken diğer tarafı biraz daha salınık ve gözlerine düşer haldeydi.

Yaklaşık üç dakika önce olduğu gibi yine gözlerinin önüne gelen saçı parmak ucuyla itelemiş, vardıkları yere göz gezdirirken buranın denizin kenarında kayalıklarla çevrili güzel, sakin ve oldukça huzur dolu bir alan olduğunu görmüştü. Kenardaki küçük tatlı masa ise cabasıydı.

Üstü iki minik mum, karşılıklı tabaklar ve minimal süslemelerle dolu olan masa nedenini bilmese de içini bir hoş etmişti.

"Sen... Bu..." Fısıldamaya benzer duyduğu kelimelerle arkasını dönerek gözleri vücudunda takılı kalmış alfaya sevimli bir gülücük atarak tam önüne adımlamıştı. Minik ellerini omzuna yaslayarak yüzlerini yaklaştırmış ve derin sesiyle konuşmuştu.

"Ben ne? Noldu Jungkook? Çok mu garip olmuş?" Dudakları arasındaki mesafe yok denecek kadar az olduğundan her kelimesinde dudakları birbirine değiyordu.

Jungkook pek başaramasa da kendine gelmeye çalışmış, ellerini sevgilisinin beline yerleştirerek vücutlarını iyice birleştirmişti.

"Hiç garip olmamış, çok güzel olmuş. Acaba diyorum sen her zaman elbise mi giysen?"

Düşünüyormuş gibi yaparak gözlerini gökyüzüne çevirmiş, biraz izlemesinin ardından gözlerini yeniden alfasına çevirerek ciddi bir ifadeyle konuşmuştu.

"Tch olmaz, bunu sadece çok istediğim için giydim aslında bunu da giymeyecektim."

"Aah evet haberim var, gelmek istemeyip her şeyi reddetmişsin."

Kaşlarını çatarak -bu görüntü Jungkook'u fenalaştırıyordu- sanki bu gece için özel olan derin sesiyle cevaplamıştı.

"Evet, seni bekletmek harika olurdu ama maalesef sana kıyamayıp geldim. Ayrıca bu elbiseyi istediğimi nereden bildin ve aldın? Sundukları seçeneklerin içinde bu elbiseyi görünce şok oldum."

Redamancy | Jikook |Where stories live. Discover now