Müziğin isminin geçtiği kısımda medyayı açarsanız sevinirim. Keyifli okumalar~
Açılmayan telefonla birlikte sesli bir biçimde oflamış, fırlatmak istediği telefonu çantasına atmıştı. Çok endişeliydi.
Sevgilisinden iki gündür haber alamıyordu. Güzelce geçirdikleri vakitlerden sonra birlikte rahat bir şekilde sarılarak uyumuşlardı ama Jimin uyandığında Jungkook'un yastığının üstünde bir not vardı. Önce şaşırmış daha sonra eline alarak okumuştu.
'Şirkette bazı sorunlar olduğu için gitmek zorunda kaldım. Çok özür dilerim bebeğim söz veriyorum telafi edeceğim.'
Kalbini burkan nottan sonra sevgilisine mesaj atmış ama bir yanıt alamamıştı. Meşgul olduğunu düşünüp beklemeye başlamıştı fakat nedense bir türlü cevap gelmiyordu.
Düşünceleri yavaş yavaş degişirken ve aklına devamlı karanlık senaryolar akın ederken rehbere girerek sevgilisini bulmuş, arama tuşuna basmıştı. Telefon çalmış, çalmış, çalmış ve en sonunda kapanmıştı.
Birkaç kere daha denedikten sonra şirkete gitmeyi düşünmüştü ama bu seçeneği de hem okulu olduğundan hem de eğer oradaysa meşgul olabileceğini düşündüğünden elemişti.
İlk gün böyle geçtikten sonra diğer günde asla cevap alamadığı sevgilisinin yanına gitmeye karar verip yola çıkacağında babası yanına gelmiş, onunla uzun bir konuşma yapmıştı. Bu konuşma güven ve biraz da evlilik konularıyla alakalıydı. Neyse ki olumlu bir konuşma olduğundan rahatlamıştı Jimin. Babası onunla vakit geçirme deseydi ne yapardı gerçekten bilmiyordu.
Babası yanından ayrıldığında saat ona gelmiş, şirket çoktan kapanmıştı. Yine gidemediğinden üzülmüş ve bir miktar ağlamıştı. Bugün ise evlerine gitmeyi düşünüyordu.
Okuldan çıktığında kapıya doğru ilerlerken kapının yanında dört tane iri yarı adam gördü. Açıkçası biraz tırsmıştı. Kimin için buradalardı ki?
Yavaş ve sakin sakin kapının yanına geldiğinde tam çıkacağı sırada beyaz tenli, simsiyah kaşları ve saçları olan, büyük burunlu, ince dudaklı bir adam kolundan tutarak kendisini durdurmuştu.
Hızlanan kalbi ve terlemeye başlayan vücuduyla bakışlarını keskin yüze sahip adama çevirdi. "Buyrun?" Korktuğunu belli etmemeye çalışsa da pek başaramıyor, feromonları onu ele veriyordu.
"Bizimle gelmek zorundasınız. Eğer zorluk çıkarırsanız..." Belinden çıkardığı mat, güzel gözüken silahı tam karnına yaslamıştı. "İyi şeyler olmaz. Sakince arabaya binin."
Etrafa göz atıp, arabaya ilerledi. Çok korkmuştu. Kaçmaya çalışsa gerçekten vurabilirdi, bu yüzden adamın da dediği gibi sakince arabaya binmişti.
İki yanına oturan adamlarla çantasını kucağına almış, sımsıkı tutmaya başlamıştı. Araba biraz ilerledikten sonra tenha bir yerde arabayı çalışır şekilde durdurmuşlardı. Etrafı incelemeye başladığı sırada sağ tarafında oturan adamın iç cebinden siyah bir bez çıkardığını gördü. Önce bezi birkaç kere katlamış daha sonra kendisine dönmüştü.
"Başını diğer tarafa çevir." Gözlerini bağlayacağını anladığında kaşlarını çatarak adamın iri ellerinin ucundan tuttuğu bezi ortasından tutarak adamın göğsüne vurmuştu.
"Takmam ben bunu. Hem nereye götürüyorsunuz beni?" Gelen deli cesaretiyle kendisinin neredeyse üç katı olan adama sert tutmaya çalıştığı sesiyle karşı çıkmıştı.
Birkaç dakika yüzüne boş boş bakan adam, konuşmadan başını tutmuş ve diğer tarafa çevirmişti. Daha sonra ise bezi Jimin'in gözlerini tamamiyle kapatacak şekilde bağlamıştı. Başını ne kadar sallasa ya da geri çekmeye çalışsa da bir türlü lanet bezden kurtulamamıştı.