𝟚𝟚

2.5K 277 96
                                    

"Burası mı yani?" Ağaçlarla dolu ormana göz gezdirmiş, ellerini beline yerleştirmişti.

Bilgisayardan sesler gelmesiyle karşısına oturduktan sonra bilgisayarın Jungkook'un telefonunun konumunu bulduğunu görmüşler, hızla evden çıkarak konuma gelmişlerdi. Fakat geldikleri yerde ne insan vardı ne ev. Hiç kimsenin olmadığı bir ormana gelmişlerdi.

"Burayı gösteriyor ama daha da içeride olma ihtimali var." Youko'nun konuşmasına kollarını göğsünde birleştirip dudaklarını büzerek cevap vermişti.

"Hani yanlış çıkma ihtimali yoktu. Ormana geldik. Nerede Jungkook?"

"Hiç yanlış çıkmadı eminim buralarda bir yerdedir." Minik tebessümüyle Jimin'in kolunu okşadı. "Sorun yok Jimin-ah."

Sıkıntılı yüz ifadesiyle onu onayladı. Ne kadar sorun olmadığını düşünse de aklına binbir türlü senaryo geliyordu. Ya onu tek başınayken kaçırıp canlı canlı gömdülerse ve şu an aslında onun üstünde yürüyorlarsa?

"Aah, tanrı korusun." Felaket düşüncesi sebebiyle avcunu göğsüne bastırarak yürüdüğü yerleri incelemeye başlamıştı. Herhangi bir gariplik görse bile teorisinin çıkacağına inanacaktı.

"Ne? Noldu?" Kendi kendine konuştuğundan Youko ne olduğunu anlamamış, garipsemişti.

"Biz telefonunu arasak ya? Belki buralardadır. Sesi çıkarsa duyabiliriz." Kafasının üstünde yanan lambayla gözleri ışıl ışıl ve kocaman olmuştu bunu nasıl düşünememişti ki?

Cebindeki telefonunu çıkararak defalarca aradığı numarayı bularak üstüne tıklamış, beklemeye başlamıştı. Bir yandan tırnaklarını ısırıyor bir yandan etrafa göz gezdiriyordu. Belki sessizdedir de görebilirim diye.

Bu kısımda olmadığını anladıklarında biraz daha ileri gitmişler tekrar denemişlerdi. Fakat bu sefer kulaklarına ince ve sessiz bir melodi çalınmıştı. Jimin az ilerden duyduğu bu sesle dolu gözlerini durduramamış, yaşlarını salmasına sebep olmuştu. Elleri ve bacakları titriyor, kalbi hızla çarpıyordu. Omegası da şimdiden sevinmeye başlamıştı.

Sonunda üstü toprakla kaplanmış ekranı yarım görününen telefonu bulmuştu. Kapatıp kendi telefonunu cebine koyduktan sonra yerde duran telefonu eline alarak üstündeki toprakları silmiş, incelemeye başlamıştı. Kenarlarından çıkmayan toprak ve kırık camıyla kullanılamaz gözüken telefonu açmış, mesajlar kısmına girmişti. Son konuşulanlardan annesi, Youko ve kendisinden başka kimsenin olmadığı uygulamadan çıkarak diğerlerini de kontrol etmişti fakat yabancıve şüpheli kimse yoktu. Silmiş olabilir miydi?

"Hadi Jimin, biraz daha ilerleyelim." Kendisini kolundan çeken Youko'ya itiraz etmeden sessizce peşinden ilerliyordu. Etrafı o kadar iyi inceliyordu ki her tarafı ezberliyordu. Emindi ki rüyasına bile girerdi.

Geldikleri alandan çok uzaklaştıklarında ve tamamiyle ormanın içine girdiklerinde ikisinin gözüne de küçük, camları kırılmış, harabe bir kulübe ilişti. Pek ihtimal vermiyorlardı fakat insan olabilmesine karşın yavaş yavaş ilerleyip öndeki camlardan içeri göz gezdirmişlerdi.

Daha sonra açık kapıdan önce Jimin ardından Youko girmiş, her odayı incelemeye başlamışlardı. Odalardaki kırık dökük eşyalardan burada bir savaş çıktığı kanısına varan Jimin son odaya geldiğinde kapalı kapıya bakarak yutkunmuş, elini ahşap kapı koluna yerleştirmiş, sessiz olmaya özen göstererek yavaşça indirmişti.

Açılan kapıdan önce başını uzatmış, içeriyi incelerken odanın boş olduğunu görerek rahatlamış, fakat içeride başka bir kapı görmesiyle korkusu yine tavan yapmıştı. Yerlerdeki cam kırıklarına basarken en az sesi çıkarmaya çalışarak yavaşça yürüyordu. Biraz önceki aynı korku ve stresle ama daha hızlı olacak şekilde kapıyı açıp ittirmişti.

Redamancy | Jikook |Where stories live. Discover now