"Üzgünüm Jongin, bugün pek dışarı çıkmak istemiyorum." Dudaklarını eliyle aşağı yukarı oynatırken sakince konuştu.
Jongin kendisini arayıp kahve içmeye davet etmişti fakat Jimin gerçekten dışarıda bulunmak istemiyordu. Gün boyu yatağa oturup televizyondan açtığı Pororo'yu izlerken cipsini yemek ve portakal suyunu içmek istiyordu.
Morali biraz bozuktu çünkü Jungkook'la buluşmalarının üzerinden iki buçuk gün geçmişti. Lanet doktor kendisini aramamış, bu yüzden de Jungkook'la buluşamamıştı. Aslında kendisini merak edip arayacağını düşünmüştü ama ne mesaj atmıştı ne de aramıştı.
Onu aramak istediğinde ise telefon asla açılmıyordu. O yüzden kendisini depresyon moduna sokmuş, her şeyini hazırlamıştı.
Elindeki tabakla birlikte yavaş olmaya özen göstererek yumuşak yatağa oturmuştu. Sırtını başlığa yasladıktan sonra şifonyere koyduğu portakal suyunu eline almış, önceden hazırlığı çizgi diziyi başlatarak izlemeye başlamıştı. Bunu gerçekten seviyordu.
İzlemeye başlayalı çok geçmeden telefonuna bildirim gelmişti. Jungkoon olduğunu düşündüğü için ellerindeki yiyecekleri bir kenara koyarak heyecanla telefonu eline almıştı.
Malesef ki mesaj atan kişi doktordu. Bugün akşam saatlerinde buluşabileceklerini yazmıştı. Jungkook olmadığına üzülmeye vakit bulamadan yüzünü göreceği için sevinmeye başlamıştı.
Hemen rehberinden Jungkook'u bulmuş, arama tuşuna basmıştı. Açmasını ümit ederken telefonun kapanmasıyla dudaklarını büzerek ekrana baktı. İki üç kere daha denedikten sonra mesaj atmaya karar vermişti.
Doktorun kendisini aradığını, buluşmaları gerektiğini yazmış, cevap beklemeye başlamıştı. Fakat on dakika geçmiş, yirmi dakika geçmiş hatta yirmi beş dakika geçmişti ama yine de cevap gelmemişti.
Bu önemli bir konu olduğundan ve Jungkook'u görmek istediğinden şirkete gitmeye karar vermişti. Üstüne bir pantolon bir de kazak geçirerek aşağı inmişti. Dün tamirden gelen arabasına binmiş, sürmeye başlamıştı.
Biraz hızlı sürmesinden ötürü on dakika da gelmişti. Durdurduğu arabasından inmiş, şirkete girmişti. Kapının yanındaki danışma masasına ellerini koyarak biraz eğilmişti.
"İyi günler efendim. Bir sorun mu var?" Kahverengi saçlı güzel kadın gülümseyerek konuşmuştu.
"Bay Jeon odasında mı?" Jungkook demesinin biraz garip kaçacağını düşündüğünden Bay Jeon demiş, araya resmiyet koymuştu. Sonuçta boşanmışlardı.
"Malesef efendim, iki gündür şirkete uğramıyor." Yüz ifadelerinden nerede olduğunu bilmediğini anlamıştı Jimin. Bu yüzden başıyla onaylamış, şirketten çıkarak tekrar arabasına binmişti. Yolcu koltuğunda duran telefonu eline alarak Bayan Jeon'un ismine tıklamıştı. Neredeyse hiç çalmadan açılan telefonla önce şaşırmış sonra kendine gelmişti.
"İyi günler efendim. Nasılsınız?" Tırnağıyla direksiyonu çizerken biraz utanç içeren sesiyle konuşmuştu.
"Oh, Jimin-ah iyiyim tatlım. Sen nasılsın?" Neşesi oldukça yerinde olan kadın Jimin'i gülümsetmişti.
"Ben de iyiyim efendim. Şey ben aslında Jungkook'u sormak için aramıştım... Yani telefonlarımı açmıyor ve şirkette de değil. Belki evdedir diye sizi aramıştım. Yanınızdaysa ona verebilir misiniz?" Bu cümleleri kurarken nedense gerilmişti.
"Ah tatlım, iki gündür eve uğramıyor bize otelde olduğunu yazdığı bir mesaj attı. Açıkçası neden otele gittiğini anlamadım ama bilirsin, ona akıl sır ermiyor." Son cümlesinden sonra güzel sesiyle kıkırdamıştı.