Sabahın ilk ışıkları ılık ılık sessiz odayı doldurmaya başladığında iki bedende rahatsızca kıpırdanmıştı. Uyumalarının üzerinden saatler geçmiş olsa bile vücutları hala yorgun, hala bitkindi. Şu an uyanmak ikisi içinde olanaksız bir durumdu.
Bu yüzden uykularını bölecek olan güneş ışıklarını erkenden önlemek için Jungkook ağırca yataktan kalkmış, ayaklarını sürüyerek boydan camın önüne gelmiş, kısık gözleriyle perdeyi çekmişti. Ardından tekrar aynı yavaşlıkta yatağa ilerlemiş, sakince yattıktan sonra omegasına sokularak ince beline kolunu dolamış ve mis kokulu saçlarının kokusunu ciğerlerine doldurmuştu.
Güzel koku ve uyku dolu odada mayışmaya başladığı sırada arkasındaki şifonyerde duran telefon son sesiyle çalmaya başlamış, Jungkook'tan sessiz bir küfür kazanmıştı. Üstelik bu sese Jimin de uyanmıştı.
Jimin duyduğu sese kaşlarını çattığı sırada kendisine gelmeye çalışarak gözlerini ovdu. Başı ağrıyor ve gözleri acıyordu. Hoş, bunların sebebi geçirdikleri gürültülü gece ve zevkten akan gözyaşlarıydı. "Kim arıyor bu saatte?"
Şirketten birisi olduğunu gören Jungkook telefonu kapatarak gözlerini saate çevirmiş kaç olduğuna bakmıştı. "Şirketten."
Kısa keserek tekrar gözlerini kapatmış, kolunu da alnına yaslamıştı. Uyuyamayacağı evren tarafından kendisine bildirildiğinden şu an sadece gözlerini dinlendiriyordu. Yanında oturur pozisyona geçmiş eşi de kendisini göğsüne bıraktığında ince dudaklarına bir tebessüm kondu.
"Bugün gezelim mi biraz?" Jimin'in hala boğuk ve uyku barındıran sesi Jungkook'un kulaklarına adeta bir ninni gibi ulaşıyordu.
Jungkook cevap vermedi ve hareket etmedi ama içinden onayladı, bunun üstüne omega elini yumruk yaparak sert göğse yaslamış, çenesini de üstüne kondurmuştu.
"Gezelim mi dedim?"
Soru onaylama hariç başka hiçbir cevabı kabul etmediğinden ve cevap istediğini kesin bir şekilde belli ettiğinden küçük bir 'hmm'lamayla onaylamıştı.
İstediği cevabı alan genç yerinden doğrulacağı sırada kalçasına giren ağrı sebebiyle bir inleme salarak kendini gerisin geri yatağa bırakmıştı.
Jungkook eşinden gelen acı dolu sesle endişeyle yerinden doğrulup ne olduğunu anlamaya çalışmıştı. Fazla kafa yormasına gerek kalmadan ağrıyan yerinin kalçası olduğunu fark ederek yatağın yanındaki şifonyere uzanmış, kremi çıkarmıştı. Jimin'in belinden tutarak onu seri bir şekilde yüzüstü çevirdiğinde eşi bir şaşkınlık nidası koparmıştı.
Jimin, Jungkook'un ne yapmak istediğini anlamaya çalışırken Jungkook, gözleri önüne serilen yer yer morlukların ve ısırık izlerinin bulunduğu eşsiz et parçalarına bakıyordu. Ağzının sulanmasına vakit vermeden parmağına kremi sıkmış, dolgun kalçayı kremli parmağına dikkat ederek elleriyle iki yana ayırarak tahriş olmuş deliği ortaya çıkarmıştı. Dayanamayıp oraya küçük bir buse kondurmasının ardından da acıtmamaya özen göstererek parmağının ucundaki soğuk kremi deliğe sürmüştü.
Küçük işini hallettikten sonra parmağında kalan krem artıklarını peçeteye silmiş, kremi de eski yerine yollamıştı. Sevgili omegasına da bir öpücük bahşettikten sonra ona bir süre böyle kalmasını ve duşa gireceğini söylerek ağır adımlarla banyoya yönelmişti. Bu sırada Jimin eline telefonunu geçirmiş ve eşinin duştan çıkmasını beklemişti.
Yaklaşık yirmi dakika kadar sonra Jungkook omzunda ve belindeki havlularla çıktığında dikkati telefonda olan omeganın bütün dikkati bir an da kopmuş, yarı çıplak adamın ağız sulandırıcı gövdesine yönelmişti. Kavruk ten üzerinden damla damla özgürlüğüne kavuşan her su damlası Jimin'in ağzını iki kat sulandırıyordu.